The event affected his future.
- Olay onun geleceğini etkiledi.
His speech deeply affected the audience.
- Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
I was deeply impressed by the scenery.
- Manzaradan derinden etkilendim.
I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
- Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
Worry affected his health.
- Endişe onun sağlığını etkiledi.
Smoking has affected his health.
- Sigara içmek onun sağlığını etkiledi.
Human and animal life are influenced by their reactions to the atmospheric environment.
- İnsan ve hayvan yaşamı atmosferik çevreye gösterdikleri tepkilerden etkilenirler.
That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
- O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.
I was young and impressionable at that time.
- O zamanlar genç ve kolay etkilenendim.