You never cease to impress me.
- Beni etkilemekten asla vazgeçmiyorsun.
I wanted to impress you.
- Seni etkilemek istiyordum.
Alzheimer's disease affects nearly 50 million people around the world.
- Alzheimer hastalığı tüm dünyada yaklaşık 50 milyon insanı etkilemektedir.
The unstable security situation in Syria also affects Turkey.
- Suriye'deki istikrarsız güvenlik durumu Türkiye'yi de etkilemektedir.
Why should they try to influence him?
- Neden onu etkilemek için çalışmalılar?
Worry affected his health.
- Endişe onun sağlığını etkiledi.
The event affected his future.
- Olay onun geleceğini etkiledi.
Don't let me influence you.
- Seni etkilememe izin verme.
Why should they try to influence him?
- Neden onu etkilemek için çalışmalılar?
I was deeply impressed by the scenery.
- Manzaradan derinden etkilendim.
The exhibition was very impressive.
- Sergi çok etkileyiciydi.
His speech deeply affected the audience.
- Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
Smoking has affected his health.
- Sigara içmek onun sağlığını etkiledi.
I think that our living together has influenced your habits.
- Sanırım birlikte yaşamamız alışkanlıklarını etkiledi.
That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
- O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.