Bazı insanlar yemek yemek için yaşarlar. Bazı insanlar ise yaşamak için yerler.
- Manche Menschen leben, um zu essen. Andere hingegen essen, um zu leben.
Tom akşama Maria ile birlikte yemek yemeği düşünüyor.
- Tom hat vor, heute zusammen mit Maria zu Abend zu essen.
Sadece yemek yemeyi düşünüyorsun.
- Du denkst nur ans Essen.
Yemek yapacak vaktim yok.
- Ich habe keine Zeit, um das Essen zu machen.
Yemekler çok güzel görünüyor.
- Das Essen sieht lecker aus.
Kötü hasat büyük gıda sıkıntısına neden oldu.
- The bad harvest caused massive food shortages.
Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.
- Lack of food had left him weak and exhausted.
Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.
- Food and blankets were given to the refugees.
Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
- There was food enough for us all.
Besinin kolay sindirebilmesi için iyi çiğnenmesi gerekir.
- Food must be chewed well to be digested properly.
Besin yutulmadan önce çiğnemeli.
- Food should be chewed before being swallowed.
Diyetisyenler yemek branşında uzmandırlar.
- Dieticians are experts in the food industry.
İtalya'da yemekler harikaydı.
- The food was great in Italy.
Diyetisyenler yemek branşında uzmandırlar.
- Dieticians are experts in the food industry.
İtalyan yemeği lezzetliydi.
- The Italian food was delicious.
Yiyeceklerinizi iyi çiğnemelisiniz.
- You should chew your food well.
Bir süre kızartılmış yiyeceklerden kaçının.
- Avoid fried foods for a while.
Soja proteinlerle dolu hayvanlar için bir gıda maddesidir.
- Soja is a food for animals that's full of proteins.
Let's eat out tonight.
- Lasst uns heute Abend essen gehen.
I want to eat out tonight.
- Ich möchte heute Abend auswärts essen.