This memorial will show our ageless respect to those who died.
Her ageless face.
The ageless pyramids stood prominently against the sunset.
These are very old books.
- Bunlar çok eski kitaplar.
Soccer is an old game.
- Futbol eski bir oyundur.
I shook hands with the former student.
- Eski öğrenciyle tokalaştım.
Lincoln greeted his former political rival.
- Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.
If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.
- İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.
People attach more importance to popular culture today than in the past.
- İnsanlar günümüzde popüler kültüre eskisinden daha çok önem vermekte.
Is this a vintage car?
- Bu eski model bir araba mı?
I bought it at the vintage clothing store.
- Onu eski giysi dükkanından aldım.
The ancient Greeks knew as much about the solar system as we do.
- Eski Yunanlar güneş sistemi hakkında bizim bildiğimiz kadar çok şey biliyorlardı.
Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.
- Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi.
Laser rays are used in the restoration of ancient works.
- Lazer ışınları eski eserlerin restorasyonunda kullanılmaktadır.
If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
- Eğer İskoçya'dan gelmiyorsa ve en az on iki yıl eskitilmediyse o zaman o, viski değildir.
Tom introduced himself as Mary's ex-husband.
- Tom kendini Mary'nin eski-kocası olarak tanıttı.
Mary is Tom's ex-wife.
- Mary'nin eski-karısıdır.
Tom's old car has finally given up the ghost.
- Tom'un eski arabası sonunda bozuldu.
I should've given Tom my old trombone.
- Ben eski trombonumu Tom'a vermeliydim.
Tom's clothes were shabby.
- Tom'un giysileri eskimişti.
He is mixed up with something shabby.
- Eski püskü bazı şeylerle karıştırdı.
Older carpets are more valuable than newer carpets.
- Eski halılar yeni halılardan daha değerlidir.
Our car is three years older than yours.
- Arabamız sizinkinden üç yıl daha eski.
This government is really putting the clock back.
- Bu hükümet gerçekten eskiye dönüş yapıyor.
The old church on the hill dates back to the twelfth century.
- Tepenin üstündeki eski kilise on ikinci yüzyıla kadar uzanmaktadır.
Whom the gods love die young, was said of yore.
- Tanrıların sevdiği insan genç ölür, demiş eskiler.
Whom the gods love die young, was said of yore.
- Tanrıların sevdikleri genç ölür, denirmiş eskiden.
My father is a bit old-fashioned.
- Babam biraz eski kafalıdır.
The lady persisted in wearing such an old-fashioned shirt.
- Bayan böyle eski moda bir gömlek giymekte ısrar etti.
Now that we've bought new furniture for the room, why not throw away this old, worn-out furniture?
- Madem ki oda için yeni mobilya aldık,neden bu eski, yıpranmış mobilyayı atmıyoruz?
I got these old coins from her.
- Bu eski madeni paraları ondan aldım.
Modern cars differ from the early ones in many ways.
- Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.
We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs.
- Hepimiz eski zamanlardan kitaplarda kalan eski yasaları duyduk, bunların çoğu birkaç kahkaha için iyidir.
The former president of South Africa has passed away.
- Güney Afrika'nın eski devlet başkanı vefat etti.
Your computer is obsolete. You need to buy a new one.
- Bilgisayarınız eskimiş. Yeni bir tane almalısınız.
This is an obsolete usage.
- Bu eski bir kullanımdır.
Soccer is more popular in Japan than it used to be.
- Futbol Japonya'da eskisinden daha popüler.
She is no longer what she used to be.
- O artık eskisi gibi değil.
I'm willing to let bygones be bygones.
- Eski defterleri kapatmaya hazırım.
Tom always gives the same old excuse for being late for school.
- Tom okula geç kaldığı için her zaman aynı eski bahaneyi verir.
Sooner or later, we'll have to buy a new TV since the TV we have now is a very old model.
- Er ya da geç, şu an sahip olduğumuz TV çok eski bir model olduğu için yeni bir televizyon almak zorunda kalacağız.
I prefer antiquated models.
- Eski modelleri tercih ederim.
Tom now has to get up much earlier than he used to.
- Tom şimdi eskisinden çok daha erken kalkmak zorunda.
We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs.
- Hepimiz eski zamanlardan kitaplarda kalan eski yasaları duyduk, bunların çoğu birkaç kahkaha için iyidir.
Tom has no prior criminal record.
- Tom'un eski suç kaydı yok.
Students have complained about homework assignments since time immemorial.
- Öğrenciler çok eski zamanlardan beri ev ödevleri hakkında yakınıyorlar.
In Japan, we still sometimes see someone use an abacus, but not as often as we used to.
- Japonya'da hala bazen birinin abaküs kullandığını görüyoruz, ancak eskisi kadar sık değil.
Sometimes Tom came to meet his old friends.
- Bazen Tom eski dostlarıyla görüşmeye geliyordu.
He didn't give us his previous employment record.
- O bize eski iş kaydını vermedi.
But where are the snows of olden days?
- Ama eski günlerin karları nerede?
This old book is quite out of date.
- Bu eski kitap oldukça demode.
He threw away a bunch of old letters.
- Bir sürü eski mektup attı.
There are a lot of old cities in Italy. Rome and Venice, for example.
- İtalya'da birçok eski kent vardır. Örneğin Roma ve Venedik.
Tom didn't need to get up as early as he did.
- Tom'un eskisi kadar erken kalkmasına gerek yoktu.
Many early cars used a tiller instead of a steering wheel.
- Birçok eski araba direksiyon yerine yeke kullanırdı.
An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.
- Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeği ile eski kiliseye girdi.
The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall.
- Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.
There remain approximately 900 art sketches by Leonardo da Vinci.
- Leonardo da Vinci tarafından yapılmış yaklaşık 900 eskiz kalmıştır.
It's been so long since we've met, let's have a drink or two and talk about the good old days.
- Tanıştığımızdan beri uzun zaman oldu, bir ya da iki içki içelim ve iyi eski günlerden konuşalım.
I got a letter from an old friend yesterday.
- Dün eski bir arkadaştan bir mektup aldım.