Patronun sana saldırsa ve defolup gitmeni söylese bile, sen demek istediğini anlatmalısın.
- Even if you boss attacks you and tells you to go away, you should make your point.
Bana ne demek istediğini söyle.
- Tell me what you mean.
O, eşine gerçeği anlatmakta tereddüt etmedi.
- He didn't hesitate to tell his wife the truth.
Gerçeği anlatmak gerekirse o benim sevgilim.
- To tell the truth, she is my girlfriend.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Sana önemli bir şey söylemek istiyorum.
- I want to tell you something important.
İki kameradan hangisinin daha iyi olduğunu bana söyle.
- Tell me which of the two cameras is the better one.
Lütfen adresini bana söyle.
- Please tell me your address.
Bilmek istediğin her şeyi sana söyleyeceğim.
- I'll tell you everything you want to know.
Onun bilmek istediğini Tom'un Mary'ye söylememek için iyi bir nedeni var.
- Tom has a good reason for not telling Mary what she wants to know.
Ne olacağını tahmin etmek mümkün değil.
- There's no telling what'll happen.
Onun ne yapacağını tahmin etmek mümkün değil.
- There is no telling what he will do.
We were all ears when he started to tell us his secret.
- Wir waren ganz Ohr, als er anfing, uns sein Geheimnis zu erzählen.
Why did you wake me up to tell me something that big? Now, I'll never be able to concentrate on my work!
- Warum hast du mich aufgeweckt, um mir etwas so wichtiges zu erzählen? Jetzt werde ich mich nie auf meine Arbeit konzentrieren können!
And in his lap a masse of coyne he told, / And turned vpsidowne, to feede his eye / A couetous desire with his huge threasury.