Определение erkek в Турецкий язык Английский Язык словарь
- male
Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis.
- Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.
Some people say Japan is a male-dominated society.
- Bazı insanlar, Japonya'nın erkek egemen bir toplum olduğunu söylüyorlar.
- man
How many brothers do you have?
- Kaç tane erkek kardeşin var?
How many boys are there in the room?
- Odada kaç tane erkek çocuk var?
- (genç) boy
- manly
Tom isn't very manly.
- Tom çok erkeksi değil.
You're so strong, manly and sweet, how could I resist you?
- Çok güçlü, erkeksi ve tatlısın, sana nasıl direnebilirim?
- (hayvan) Tom
- hard
His brother studies very hard.
- Onun erkek kardeşi çok çalışır.
All the boys in class worked hard.
- Sınıftaki bütün erkek çocukları çok çalıştı.
- husband
Of all the men that I dislike, my husband is certainly the one that I prefer.
- Hoşlanmadığım tüm erkeklerden, kocam kesinlikle tercih ettiğimdir.
When we think of the traditional roles of men and women in society, we think of husbands supporting the family, and wives taking care of the house and children.
- Ne zaman kadın ve erkeklerin geleneksel rollerini düşünsek, ailesine destek olan kocalar ve de aile ve çocuklarına bakan karılar aklımıza gelir.
- good, hard (iron, copper)
- prov. husband
- mech., carpentry male
- rigid
- male, he; manly, courageous, reliable; rigid, hard; man; husband
- courageous
- masculine
Men like to look masculine.
- Erkekler erkeksi görünmek isterler.
The yin is feminine and the yang is masculine.
- Yin dişil ve yang erkektir.
- honest and true
- gent
In the amusement park Mary found a boy on his own weeping, and spoke to him gently. Hey, sonny, what is it? Are you lost? Would you like me to take you to the Lost Children Department?
- Eğlence parkında kendi kendine ağlayan bir erkek çocuk buldu, ve onunla kibarca konuştu. Hey, evlat, Sorun nedir? Kayboldun mu? Seni kayıp çocuklar bölümüne götürmemi ister misin?
There is neither Jew nor Gentile, neither slave nor free, nor is there male and female, for you are all one in Christ Jesus.
- Ne Musevi, ne de musevi olmayan, ne köle ne de özgür vardır, ne erkek ne de dişi vardır, zira Mesih İsa'da hepiniz birsiniz.
- manly, courageous, virile, macho
- man; male
- he
- Jack
- menfolk
- men's
- men
We men are used to waiting for the women.
- Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
This building is a capsule hotel lodging men and women.
- Bu yapı erkekleri ve kadınları konaklayan kapsül bir oteldir.
- erkek kardeş
- brother
My little brother is watching television.
- Küçük erkek kardeşim televizyon izliyor.
My brother lives in Tokyo.
- Erkek kardeşim Tokyo'da yaşıyor.
- zina yapan erkek
- adulterer
- erkek çocuk
- boy
Tom and his friends sat on the beach and watched the boys swimming.
- Tom ve arkadaşları sahilde oturdu ve erkek çocuklarının yüzmesini izledi.
The two boys cooked their meal between them.
- İki erkek çocuk yemeklerini kendi aralarında pişirdi.
- erkek hostes
- steward
- erkek geyik
- stag
- erkek yeğen
- nephew
Because my nephew was still young, they cut him some slack.
- Erkek yeğenim hala genç olduğu için onlar onun üzerine gitmedi.
My nephew is getting married tomorrow.
- Erkek yeğenim yarın evleniyor.
- erkek av kuşu
- cock
- erkek adam
- real man
- erkek kardeş
- (küçük) cadet
- erkek (kuş)
- cock
- erkek adam
- (deyim) man enough
- erkek arı
- (Hayvan Bilim, Zooloji) male bee
- erkek delisi
- nymphomaniac
- erkek delisi
- nympho
- erkek egemen
- male-dominant
- erkek fatma
- hoiden
- erkek fatma
- butch
- erkek fatma
- wild girl
- erkek fatma
- rowdy girl
- erkek fatma
- romp
- erkek fiş
- male
- erkek genç
- boy
- erkek gibi
- butch
- erkek gibi
- masculine
- erkek giyim
- menswear
- erkek giyimi
- men's clothing
- erkek hasta
- a male patient
- erkek kardeşi
- brother
- erkek kopça
- (Tekstil) hook
- erkek köpek
- dog
- erkek lisesi
- (Eğitim) male high school
- erkek lisesi
- boys' high-school
- erkek manken
- male model
- erkek mayosu
- shorts
- erkek modası
- (Tekstil) men's fashion
- erkek organ
- (Arılık) anther
- erkek sunucu
- anchor man
- erkek sığır
- toro
- erkek çocuk
- male child
- erkek çocuk
- tenaille
- erkek çocuk
- man-child
- erkek çocuk
- nipper
- erkek öğrenci
- school boy
- erkek şablon
- alignment gauge
- erkek-dişi
- male and female
- erkek-egemen
- male-dominant
- erkek at, aygır
- male horse, stallion
- erkek ayakkabısı
- men's shoes
- erkek bakır
- male copper
- erkek ceketi
- sack coat
- erkek demir
- iron man
- erkek deve
- male camel
- erkek elbisesi
- male clothing
- erkek eş
- male partner
- erkek gömleği
- men's shirt
- erkek hindi kabarmak
- male turkey bloat
- erkek hizmetçi
- male maid
- erkek Ayşe
- tomboy
- erkek Fatma
- hoyden, tomboy, butch
- erkek Fatma/Ayşe
- tomboy
- erkek adam
- brave man
- erkek adam
- he-man
- erkek akdiken
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: cehrigiller,hünnapgiller,ünnabiye) [syn.: erkek akdiken, barut ağacı] alder buckthorn
- erkek anahtar
- solid-stemmed key
- erkek arkadaş
- boyfriend
She has too many boyfriends.
- Onun bir sürü erkek arkadaşı var.
Her boyfriend is an idiot.
- Onun erkek arkadaşı aptal.
- erkek arkadaşım ile beraberim
- I am with my boyfriend
- erkek arı
- drone
- erkek atkısı
- (Tekstil) men's shawl
- erkek avcı
- huntsman
- erkek balık
- (üreme mevsimindeki) milter
- erkek berberi
- hairdresser
- erkek canlısı
- manchaser, woman who is always running after men
- erkek delisi
- nymphomaniac, nympho
- erkek dergisi
- girlie mag
- erkek dergisi
- girlie magazine
- erkek dirsek
- male bend
- erkek domuz
- boar
- erkek doğan
- tercel
- erkek dölleme hücresine dönüşen hücre
- spermatoblast
- erkek elbiseleri
- gent's clothing
- erkek erkeğe
- man to man
Let's talk man to man.
- Erkek erkeğe konuşalım.
- erkek erkeğe
- man-to-man
- erkek erkeğe
- head to head
- erkek evlât
- son
He is the only son that we have ever had.
- O, şimdiye kadar sahip olduğumuz tek erkek evlat.
A son must obey his father.
- Bir erkek evlat babasına itaat etmeli.
- erkek eğrelti otu
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: Dryopteridaceae) male fern
- erkek eşek
- Jack
- erkek fahişe
- male prostitute
- erkek fatma
- hoyden
- erkek fatma
- tomboy
A girl can be a tomboy.
- Bir kız, bir erkek fatma olabilir.
Mary was a tomboy growing up and liked to repair cars and tractors.
- Mary büyüyen bir erkek fatmaydı ve arabaları ve traktörleri onarmaktan hoşlanıyordu.
- erkek fatma gibi
- tomboyish
- erkek fış
- sword
- erkek geyik
- hart
- erkek gibi
- mannish, manly, butch
- erkek gibi
- mannishly
- erkek gibi
- mannish
- erkek gibi davranmak
- play the man
- erkek gibi kız
- tomboy
- erkek gibilik
- tomboyishness
- erkek giyim eşyası
- furnishings
- erkek giyim eşyası
- haberdashery
- erkek giyim eşyası satıcısı
- outfitter
- erkek giyim mağazası
- menswear
- erkek gömleği gibi kadın bluzu
- Garibaldi
- erkek hindi
- tom turkey
- erkek hizmetli
- boy
- erkek iğnecik
- naut . pintle of a rudder
- erkek işçiler
- male employees
- erkek karaca
- (Hayvan Bilim, Zooloji) male roe deer
- erkek karaca
- roebuck
- erkek kaz
- gander
- erkek kedi
- he cat
- erkek kedi
- tomcat, tom
- erkek kedi
- Tom
My tomcat has a sunburn.
- Erkek kedimin bir güneş yanığı var.
The tomcat basked in the sun.
- Erkek kedi güneşte güneşlendi.
- erkek kedi
- tomcat
I know a little tomcat that speaks Lithuanian.
- Ben Litvanyaca konuşan küçük bir erkek kedi biliyorum.
Peter is buying a tomcat.
- Peter bir erkek kedi satın alıyor.
- erkek keçi
- billy goat
- erkek keçi
- he goat
- erkek kopça a hook
- for an eye
- erkek kumaşı
- (Tekstil) men's fabric
- erkek kurt
- dog
- erkek kuğu
- cob
- erkek kuş
- cock
- erkek kısmı
- menfolk
- erkek kızılderili
- buck
- erkek mayosu
- swimming trunks
- erkek mağazası
- furnisher
- erkek mağazası
- haberdashery
- erkek mağazası
- haberdasher
- erkek menteşe
- male hinge
- erkek müsveddesi
- man of straw
- erkek nefreti
- (Pisikoloji, Ruhbilim) misandry
- erkek olmak
- 1. to change sex and become a man. 2. to become mannish
- erkek oyuncu
- actor
Tom won the Oscar for Best Supporting Actor.
- Tom en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında oskar kazandı.
Do I look like an actor?
- Bir erkek oyuncu gibi görünüyor muyum?
- erkek parça
- tongue
- erkek soylu
- (Pisikoloji, Ruhbilim) holandry
- erkek takımı
- lounge suit
- erkek tarafı
- spear side
- erkek tavşan
- Jack
- erkek tilki
- dog
- erkek ve dişi geçme parçaları
- tongue and groove
- erkek ve dişi kopça
- hook and eye
- erkek vida
- male thread
- erkek vücudu
- man's body
- erkek vücudu
- male body
- erkek çantası
- male bag
- erkek çicek
- male flower
- erkek çiçek
- (Botanik, Bitkibilim) male flower
- erkek çocuk
- laddie
- erkek çocuk
- shaver
- erkek çocuk
- man child
- erkek çocuk
- young shaver
- erkek çocuk
- lad
- erkek çocuğu ayakkabısı görmek istiyorum
- I would like to see a pair of boy's shoes
- erkek çocuğu için ilgi çekici bir oyuncak arıyorum
- I would like an interesting game for a boy
- erkek çocuğun annesini babasından kıskanması
- Oedipean complex
- erkek çocuğun annesini babasından kıskanması
- Oedipus complex
- erkek ölçüsü
- (Tekstil) men's size
- erkek ördek
- drake
- erkek ördek
- wood drake
- erkek öğrenci
- schoolboy
Today schoolboys are more naughty than earlier.
- Bugünkü erkek öğrenciler daha öncekilerden daha yaramazdırlar.
- erkek öğretmen
- schoolmaster
- erkek öğretmen
- master
- erkek şarkıcı
- baritone
- aldatılan erkek
- cuckold
- azgın erkek
- stud
- erkek kardeş
- frater
- eğlence düşkünü erkek
- playboy
- eğlence hayatına düşkün zengin erkek
- playboy
- hollandalı erkek
- Dutchman
- üniversite erkek öğrenci birliği
- fraternity
- akraba erkek
- kinsman
- bale yapan erkek
- (Muzik) dancer
- boynuzlu erkek
- (Argo) cuckold
- dul erkek
- divorce
- elinden her iş gelen erkek
- handyman
- erkek gibi
- like a man
Tom had died like a man.
- Tom bir erkek gibi ölmüştü.
It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
- Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
- erkek lisesi
- (Eğitim) boy's high school
- erkekler
- men
Those young men are independent of their parents.
- Bu genç erkekler ebeveynlerinden bağımsızlar.
This building is a capsule hotel lodging men and women.
- Bu yapı erkekleri ve kadınları konaklayan kapsül bir oteldir.
- gecelik entarisi erkek giysisi
- nightshirt
- kız ve erkek öğrencilerin aynı evde yaşaması
- male and female students sharing accommodation
- kız ve erkek öğrencilerin aynı evde yaşaması
- female and male students living under one roof
- kız ve erkek öğrencinin aynı evde yaşaması
- male and female students sharing accommodation
- kız ve erkek öğrencinin aynı evde yaşaması
- female and male students living under one roof
- mezun erkek
- (Eğitim) alumni
- olgun erkek
- mature man
- seksi (erkek)
- hunky
- tehlikeli erkek
- (Argo) dog
- erkek eşek
- jackass
- erkek torun
- grandson
Tom is Mary's grandson.
- Tom Mary'nin erkek torunudur.
My grandson is still a child.
- Benim erkek torunum hâlâ bir çocuk.
- erkek öğrenci
- college boy
- erkek çocuk
- boy child
- erkek gibi
- {s} tomboyish
- erkek gibi
- {s} bull
- erkek gibi
- {s} hoydenish
- erkek gibi
- {s} manlike
- erkek kedi
- gib
- erkekler
- mankind
- erkekler
- sons