equal, or nearly equal; as, fields of like extent

listen to the pronunciation of equal, or nearly equal; as, fields of like extent
Английский Язык - Турецкий язык

Определение equal, or nearly equal; as, fields of like extent в Английский Язык Турецкий язык словарь

like
{f} sevmek

Onu sevmekten başka çaren yok. - You can't help but like him.

Onları sevmekten başka çaren yok. - You can't help but like them.

like
{s} gibi

Bunun gibi bir kamera almak istiyorum. - I would like to get a camera like this.

Kız, sihir gibi kayboldu. - The girl vanished like magic.

like
likes and dislikes sevdiği ve beğenmediği şeyler
like
{e} gibi, -e benzer
like
dilemek

Ben Volgograd polisinden özür dilemek istiyorum. - I'd like to apologise to Volgograd's police.

Anneme mutlu yıllar dilemek istiyorum. - I'd like to wish my mom a happy birthday.

like
-imsi
like
sonek -ımsı
like
sempati duymak
like
eşit

Bütün renkleri eşit derecede severim. - I like all the colors equally.

Gerçek aşk ebedidir, sonsuzdur ve hep kendi gibidir. Eşit ve saf, abartılı sergilemeler olmadan: özünde hep gençtir ve beyaz saçlarla görünür. - True love is eternal, infinite, and always like itself. It is equal and pure, without violent demonstrations: it is seen with white hairs and is always young in the heart.

like
{i}

Ben sizi eşime tanıtmak istiyorum. - I'd like to introduce you to my wife.

Eşi, bir baca gibi sigara içiyor. - Her husband smokes like a chimney.

like
{f} hoşlanmak, sevmek; beğenmek. like a bolt out of the k.dili. beklenmedik bir şekilde, birdenbire
like
rağbet etmek
like
müşabih
like
benzeri

Ben elma ve muz ve benzeri farklı meyveler yedim. Ayrıca iki patates yedim. - I ate different fruits like apples and bananas and such. I also ate two potatoes.

Ben erkek kardeşime benzerim. - I am like my brother.

like
istemek

O çok kötü bir filmdi, değil mi? Evet. İçimden paramı geri istemek geliyor! - That was such a bad movie, right? Yeah. I feel like asking for my money back!

like
-miş gibi
like
{i} beğeni

Yürüme şeklini beğeniyorum. - I like the way you walk.

Bu ceketi beğeniyorum. Onu deneyebilir miyim? - I like this coat. May I try it on?

like
güya
like
(İnşaat) gibi, beğenmek
Английский Язык - Английский Язык
like
equal, or nearly equal; as, fields of like extent

    Расстановка переносов

    equal, or near·ly equal; as, Fields of like ex·tent

    Произношение

Избранное