Piknik bir hayal kırıklığıydı.
- The picnic was a disappointment.
Linda'nın hayal kırıklığı öylesine fazlaydı ki gözyaşlarına boğuldu.
- Such was Linda's disappointment that she burst into tears.
Bir bilge bir defasında yaşamın hayal kırıklıkları dizisi olduğunu söyledi.
- A wise man once said, life is a series of disappointments.
Tom da bazı hayal kırıklıkları yaşadı.
- Tom also had some disappointments.
She cloaked her disappointment with a smile.
- Sie versteckte ihre Enttäuschung hinter einem Lächeln.
I have been a disappointment to my parents.
- Ich war eine Enttäuschung für meine Eltern.