Okula girmek için sıkı çalıştım.
- I studied hard to enter the school.
Kulübe girmek istiyorum.
- I want to enter the club.
Tom bizim girişimizi duymuş olmalı.
- Tom must've heard us enter.
Tom girişimci genç bir adam.
- Tom is an enterprising young man.
İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
- An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
Bu bilet iki kişinin girmesine olanak tanır.
- This ticket allows two people to enter.
Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
- You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
Araştırmacılar evrenin farklı bir bölümüne girmek için kapı kullanırlar.
- The researchers use the portal to enter into a different part of the universe.
Tom'un odasına girmeden önce her zaman kapıyı çalmalısın.
- You should always knock before entering Tom's room.
Bir üniversiteye girme hayatımın amacı değil.
- Entering a university is not the purpose of my life.
He did the crime and will go to jail - the fact that he did not know it was illegal does not enter into it.
The country entered into peace talks with the militants.
One must be of legal age to enter into a contract.
... day or less. People who are very poor can’t enter the market and plunk down their cash ...
... almost without me even having to hit Enter, I get the ...