He refused to quit despite many obstacles.
- Birçok engele rağmen vazgeçmeyi reddetti.
We pushed ahead despite the obstacles.
- Engellere rağmen ilerlemeye devam ettik.
Don't let this interfere with your studies.
- Bunun çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.
Don't let me keep you from your work.
- Seni işinden engellememe izin verme.
Leaders are trying to do away with impediments to economic growth.
- Liderler, ekonomik büyümenin önündeki engelleri ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.
I don't consider my myopia as an impediment.
- Miyopluğumu bir engel olarak görmüyorum.
The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen.
- Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.
One of the greatest hurdles facing middle school students learning English is relative pronouns.
- Ortaokul öğrencilerinin İngilizce öğrenirken karşılaştıkları en büyük engellerden biri de bağ zamirleridir.
As a citizen of the world, I know ways of overcoming cultural barriers.
- Dünya vatandaşı olarak, kültürel engellerin üstesinden gelmenin yollarını biliyorum.
We must work hard to break down social barriers.
- Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
Handicapped parking is available.
- Engelli otopark yeri mevcuttur.
Handicapped people can't stand being pitied.
- Engelli insanlar acınmaya katlanamaz.
Iran balks at release of American woman.
- İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.
Would you please keep the noise down?
- Lütfen gürültüyü engeller misin?
Noises interfered with my studying.
- Gürültü çalışmamı engelledi.
You're obstructing justice.
- Adaleti engelliyorsun.
He was accused of obstruction of justice.
- O, adaleti engellemekle suçlanıyordu.
He was accused of obstruction of justice.
- O, adaleti engellemekle suçlanıyordu.
Turkey has blocked access to Twitter.
- Türkiye, Twitter'a erişimi engelledi.
They blocked his proposal.
- Onlar onun teklifini engellediler.
Tom tried to stop Mary from going to Boston.
- Tom Mary'nin Boston'a gitmesini engellemeye çalıştı.
I tried to stop Tom from hurting Mary.
- Tom'un Mary'yi incitmesini engellemeye çalıştım.
We must work hard to break down social barriers.
- Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
High tariffs have become a barrier to international trade.
- Yüksek tarifeler uluslararası ticaret için bir engel haline gelmiştir.