A great deal of energy is locked up in the nucleus.
- Çekirdekte büyük bir enerji hapsedilmiştir.
There will be an energy crisis in the near future.
- Yakın gelecekte bir enerji krizi olacak.
The river furnishes electric power to the town.
- Nehir şehre elektrik enerjisi sağlamaktadır.
Here is an atomic power plant.
- İşte bir atom enerji santrali.
That last round of chemo really sapped his energy.
- Bu son kemoterapi turu gerçekten onun enerjisini çökertti.
My grandmother is still vigorous at 82 years old.
- Büyük annem 82 yaşında hâlâ enerjik.
He said he had lost his vigor at forty.
- O, kırk yaşındayken enerjisini kaybetmiş olduğunu söyledi.
Tom kick-started his motorcycle.
- Tom motorsikletine enerji vermeye başladı.
I feel more energized.
- Daha enerjik hissediyorum.
For a man of seventy, he still has surprising vigour.
- Yetmiş yaşındaki bir adam için o hala şaşırtıcı bir enerjiye sahip.