Bitişin mükemmel olduğunu düşündüm.
- I thought the ending was perfect.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Müzakerelerin amacı, iki ülke arasındaki en kötü diplomatik krizin sona ermesi.
- The negotiations are aimed at ending the worst diplomatic crisis between the two countries.
Birçok Hollywood filmleri mutlu bir sona sahiptir.
- Most Hollywood movies have a happy ending.
Hikayenin mutlu bir sonu vardı.
- The story had a happy ending.
Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
- The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
Sürprizlerle biten uzun hikayeleri seviyorum.
- I like long stories with surprise endings.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
Bitirme bir sürpriz değildi.
- The ending wasn't a surprise.
Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
- The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
Bu fiil geniş zamanda hangi takıları alır?
- Which endings does this verb have in the present tense?
Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
- Wash eggplants and cut their endings.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
Olivia hikayeye son vermeyi başaramadı.
- Olivia couldn't give an ending to the story.
Nedir bu hiç bitmeyen telefon konuşması?
- What is this never ending phone talk?
Uluslararası dil Esperanto, 1887'nin sonlarında herkese gösterildi.
- The international language Esperanto appeared in public at the end of 1887.
Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.
- There will be an economic crisis at the end of this year.
Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Bilim adamları AIDS'e son vermek için harıl harıl çalışıyorlar.
- Scientists are working hard to put an end to AIDS.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Tom ve Mary koltuğun zıt uçlarında oturdular.
- Tom and Mary sat at opposite ends of the couch.
Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
- Wash eggplants and cut their endings.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.
Tüm güzel şeyler bitmek zorundadır.
- All good things must come to an end.
Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.
- Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.
Fadıl evliliği sona erdirmek istedi.
- Fadil wanted to end the marriage.
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
- The referee blew his whistle to end the match.
Bu kavgayı bitirmek istiyorum.
- I'd like this fight to end.
Aziz Augustine tarafından yazılan İtiraflar bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
- Confessions by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.
Tom havuzun sığ tarafına doğru köpekleme yüzdü.
- Tom dog paddled toward the shallow end of the pool.
Sonunda her şeyin iyi sonuçlanacağını ümit ediyorum.
- I hope everything will turn out well in the end.
Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.
- The peace talks ended in failure.
O, bir köprüden atlayarak hayatına son verdi.
- He ended his life by jumping off a bridge.
Bu tartışmaya bir son verelim.
- Let's put an end to this discussion.
Sonunda ölmek istemiyorum.
- I don't want to end up dead.
Açık artırma pazartesi sona eriyor.
- The auction ends Monday.
Onların galibiyet serileri bittiği için art arda 10 oyun kaybettiler.
- They have lost 10 games in a row since their winning streak ended.
Sıranın sonunda durdum.
- I stood at the end of the line.
Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
- It rained for several days on end.
Yarın ne olacak? Başlangıç veya bitiş?
- What will tomorrow be? The beginning or the end?
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
O, tartışmayı bitirmeye çalıştı.
- He tried to bring the argument to an end.
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
- The referee blew his whistle to end the match.
Arkadaşlığımızı bitirmeye karar verdim.
- I've decided to end our friendship.
Dün gece bir arkadaşınızın doğum gününü, saçıp savurarak tamamen tükettiğimiz şampanya kasalarıyla kutladık.
- Last night, we celebrated a friend's birthday with cases of Champagne, we ended up completely wasted.
Hedefe giden her yol mübahtır.
- The end justifies the means.
Günün sonunda, hedefler basittir: emniyet ve güvenlik.
- At the end of the day, the goals are simple: safety and security.
Diplomatik diyalog çatışmayı bitirmeye yardımcı oldu.
- Diplomatic dialogue helped put an end to the conflict.
Müzakerelerin amacı, iki ülke arasındaki en kötü diplomatik krizin sona ermesi.
- The negotiations are aimed at ending the worst diplomatic crisis between the two countries.
Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
- To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
Kim faturayı ödemeyi durdurdu?
- Who ended up paying the bill?
Onlar performansın bitiminden önce ayrıldılar.
- They left before the end of the performance.
Dersin bitimine 10 dakika kaldı.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Atom enerjisi barışçıl amaçlar için kullanılabilir.
- Atomic energy can be used for peaceful ends.
Ölüm, yaşadığımız bu fani hayatın sona ermesi ve ebedi olan ahiret hayatına açılan kapıdır.
- Death is the door that brings this mortal life that we have lived to an end and opens out to the eternal life to come.
Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?
- The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins?
Kafamız allak bullak olmuş durumda.
- We're at our wits' end.
Zaferi sonuna kadar tartıştık.
- We disputed the victory to the end.
Patron sekreterine hafta sonuna kadar iyi bir fikirle gelmesini söyledi.
- The boss told his secretary to come up with a good idea by the end of the week.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.
Bu iş iyi bitmeyecek.
- This is not going to end well.
Onun gibi sonuçlanmak istemiyorum.
- I don't want to end up like him.
Yaklaşık olarak her dört evlilikten üçü boşanmayla sonuçlanmaktadır.
- About three out of every four marriages end in divorce.
İnsanlar mutlu sonu sever.
- People like a happy ending.
Bu hikaye için bir mutlu son var mı?
- Is there a happy ending to this story?
In the Latin noun domine, the -e case ending marks it as a masculine, singular, second-declension noun in the vocative case.
When your sickness is your soul.
Is this movie ever going to end?.
they followed him... into a sort of a central hall; out of which they could dimly see other long tunnel-like passages branching, passages mysterious and without apparent end.
For some people, knowledge is a means to an end; for others, it is an end in itself.
... and education, and reducing our deficit in a sensible way, using the savings from ending ...
... shared with you, kind of like a never ending newspaper. ...