My apprehensions were justified.
- Benim endişelerim haklı çıktı.
Their apprehensions were justified.
- Onların endişeleri haklı çıktı.
He caused his parents a lot of anxiety.
- Ailesini çok endişelendirdi.
Her husband's illness caused her great anxiety.
- Kocasının hastalığı ona büyük endişeye yol açtı.
I am concerned for your health.
- Ben sizin sağlığınız için endişe duyuyorum.
I'm concerned about Tom.
- Tom hakkında endişeliyim.
I'm worrying about your success.
- Başarın hakkında endişeleniyorum.
Don't worry. I'll stay with you.
- Endişelenme. Ben seninle kalacağım.
Don't fret too much, okay?
- Çok fazla endişelenme, tamam mı?
I fear for Tom's safety.
- Tom'un güvenliği için endişe ediyorum.
The child's fear worried the parents.
- Çocuğun korkusu ebeveynlerini endişelendirdi.
Tom had no qualms at all about speaking in front of such a large audience.
- Tom'un böylesine büyük bir izleyicinin önünde konuşma hakkında hiç endişesi yoktu.
She cares for her sick mother.
- O, hasta annesi için endişe ediyor.
Don't worry about Tom. He can take care of himself.
- Tom hakkında endişelenme. O kendine bakabilir.
This is deeply disquieting.
- Bu çok endişe verici.