Öyle sona ermek zorunda değildi.
- It didn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
- I want to put an end to the quarrel.
Tüm güzel şeyler bitmek zorundadır.
- All good things must come to an end.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.
Japonya, Kore için herhangi bir Rus tehdidini sona erdirmek istiyordu.
- Japan wanted to end any Russian threat to Korea.
Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.
- Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
- The referee blew his whistle to end the match.
Bu kavgayı bitirmek istiyorum.
- I'd like this fight to end.
Evde gevşek uçları sabitledikten sonra, marangoz ressamın işe başlaması için onay verdi.
- After tying up loose ends on the house, the carpenter gave the painter approval to begin work.
Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
- Wash eggplants and cut their endings.
Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.
- In the near future, we will be able to put an end to AIDS.
Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.
- There will be an economic crisis at the end of this year.
Aziz Augustine tarafından yazılan İtiraflar bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
- Confessions by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.
Tom havuzun sığ tarafına doğru köpekleme yüzdü.
- Tom dog paddled toward the shallow end of the pool.
Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.
- The peace talks ended in failure.
Sonunda her şeyin iyi sonuçlanacağını ümit ediyorum.
- I hope everything will turn out well in the end.
Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
- I want to put an end to the quarrel.
O, bir köprüden atlayarak hayatına son verdi.
- He ended his life by jumping off a bridge.
Açık artırma pazartesi sona eriyor.
- The auction ends Monday.
Bu belki artık bir başkasının sorunu olmayabilir.
- This may end up being somebody else's problem.
Yağmurun durmasını bekleyelim!
- Let's wait for the rain to end!
Sıranın sonunda durdum.
- I stood at the end of the line.
Bitişi çok daha ilginçtir.
- The ending is much more interesting.
Yarın ne olacak? Başlangıç veya bitiş?
- What will tomorrow be? The beginning or the end?
O, filmin bitiminde çok farklı.
- She's very different at the end of the movie.
Oyunun bitimiyle birlikte müthiş bir sevince büründük.
- As soon as the game ended, we became overjoyed.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Atom enerjisi barışçıl amaçlar için kullanılabilir.
- Atomic energy can be used for peaceful ends.
Roman bir kahramanın ölümü ile sona erer.
- The novel ends with the heroine's death.
Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?
- The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins?
Kafamız allak bullak olmuş durumda.
- We're at our wits' end.
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Onun bitmeyen masallarından sıkıldım.
- He bored me with his endless tales.
Onun gibi sonuçlanmak ister misin?
- Do you want to end up like her?
Yaklaşık olarak her dört evlilikten üçü boşanmayla sonuçlanmaktadır.
- About three out of every four marriages end in divorce.
Sonunda ölmek istemiyorum.
- I don't want to end up dead.
Toplantıyı bitirmemizi önerdim.
- I suggested that we bring the meeting to an end.
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
- The referee blew his whistle to end the match.
Alkışlıyoruz, arkadaşlar, komedi sona erdi.
- Applaud, friends, the comedy has ended.
Arkadaşlığımızı bitirmeye karar verdim.
- I've decided to end our friendship.
Hedefe giden her yol mübahtır.
- The end justifies the means.
Günün sonunda, hedefler basittir: emniyet ve güvenlik.
- At the end of the day, the goals are simple: safety and security.
Diplomatik diyalog çatışmayı bitirmeye yardımcı oldu.
- Diplomatic dialogue helped put an end to the conflict.
Müzakerelerin amacı, iki ülke arasındaki en kötü diplomatik krizin sona ermesi.
- The negotiations are aimed at ending the worst diplomatic crisis between the two countries.
Kim faturayı ödemeyi durdurdu?
- Who ended up paying the bill?
Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
- To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
Sonuna kadar görevi taşımalısın.
- You must carry the task through to the end.
Patron sekreterine hafta sonuna kadar iyi bir fikirle gelmesini söyledi.
- The boss told his secretary to come up with a good idea by the end of the week.
Onun gibi sonuçlanmak ister misin?
- Do you want to end up like her?
Onun gibi sonuçlanmak istemiyorum.
- I don't want to end up like him.
Bitişin mükemmel olduğunu düşündüm.
- I thought the ending was perfect.
Dizinin bitiş şeklini beğenmiyorum.
- I don't like how the series is ending.
Zamanın sonu yoktur. Sonsuzdur
- Time has no end. It's endless.
Sizinle yapılan takaslar sonsuza dek sürecek gibi görünüyor.
- Exchanges with you seem to go on endlessly.
Yaklaşık olarak her dört evlilikten üçü boşanmayla sonuçlanmaktadır.
- About three out of every four marriages end in divorce.
Herkes için aşikardır ki, evlilik er ya da geç ayrılmayla sonuçlanır.
- It was obvious to everyone that the marriage would sooner or later end in divorce.
Amerika'dakilerle karşılaştırıldığında, Japon evlilikleri nadiren boşanmayla sonuçlanıyor.
- Compared with those in America, Japanese marriages rarely end in divorce.
Ölüm sadece hayatın sonudur.
- Death is simply the end of life.
Tom'un bodrumunda yaşamayı nasıl bitirdin?
- How did you end up living in Tom's basement?
Sonunda böyle bitireceğimizi asla düşünmedim.
- I never thought we'd end up like this.
Müzakerelerin amacı, iki ülke arasındaki en kötü diplomatik krizin sona ermesi.
- The negotiations are aimed at ending the worst diplomatic crisis between the two countries.
Richmond'a yönelik tehdit bitti.
- The threat to Richmond was ended.
Konferans saat beşte bitti.
- The conference ended at five.
Küçük araba artışı sona eriyor.
- The small car boom is ending.
Hikayenin mutlu bir sonu vardı.
- The story had a happy ending.
Eczane yolun sonunda.
- The drugstore is at the end of this road.
Patron sekreterine hafta sonuna kadar iyi bir fikirle gelmesini söyledi.
- The boss told his secretary to come up with a good idea by the end of the week.
Hapishaneyi boylamak istemiyorum.
- I don't want to end up in prison.
Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
- The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
Nedir bu hiç bitmeyen telefon konuşması?
- What is this never ending phone talk?
Tom ve Mary sonunda kavuşabilmek için savaştılar.
- Tom and Mary struggled to make ends meet.
Sonuna kadar mücadeleye devam edilecekti.
- The war would be fought to the end.
Zaferi sonuna kadar tartıştık.
- We disputed the victory to the end.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
- The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
When your sickness is your soul.
Is this movie ever going to end?.
they followed him... into a sort of a central hall; out of which they could dimly see other long tunnel-like passages branching, passages mysterious and without apparent end.
For some people, knowledge is a means to an end; for others, it is an end in itself.
This is done to increase your ability to acknowledge others, and acknowledge in a manner that means not just Thank you,' but End of Cycle. Completion of Communication. Over and Out. Or STOP.
A piece of packaging insulation that surrounds one side of an object.
Gyanendra's 269-year-old Shah dynasty has reached the end of the line.
Sometimes she took the cable car to the end of the line, then walked to the Presidio.
It's the end of the world as we know it.
The tiny rooms are fitted with a burgundy leather chair, an end table stacked with phone books, and an ugly orange payphone common here in Australia.
Both Islam and Christianity have a strong eschatology (view of the end times) that comes from their worldview.
We spent a long time looking for a cheaper deal, but we ended up buying from the first dealer we met.
I was going for a stroll, and ended up in Slovakia.
How did things end up with you and the bricklayer? — Great. We got married!.
The system integrates a single camera into the robot's end-effector, and adds a specialized, durable lighting unit that moves with the robot to illuminate the parts. — Eyes on the Line, Mechanical Engineering, August 2005.
We lay the bricks end-to-end in one long line.
The end-to-end trip takes about forty minutes.
It is not rare at all to live over ninety years.
- Doksan yıldan fazla yaşamak hiç ender değildir.
It's not at all rare to live to be over ninety years old.
- Doksan yaşına kadar yaşamak hiç ender değildir.
There are very rare animals in Australia.
- Avustralya'da çok ender hayvanlar vardır.
Tom rarely talks to anybody.
- Tom biriyle ender olarak konuşur.
... end before 2100 depending on the choices we make now. What choices am I talking about? ...
... I'm sure those things will end up in your smartphone. ...