Çok ümit verici değilsin.
- You're not very encouraging.
Tom çok cesaret verici değildi.
- Tom wasn't very encouraging.
Onun sınıftaki gelişmesi cesaret vericidir.
- His progress in class is encouraging.
Koçlar beni cesaretlendirmeye devam ettiler.
- The coaches kept encouraging me.
Koçlar beni teşvik etmeye devam ettiler.
- The coaches kept encouraging me.
Birbirimizi cesaretlendirmek zorundayız.
- We have to encourage each other.
Tom'u kendi ev ödevini erkenden yapması için teşvik etmek isteyebilirsin.
- You might want to encourage Tom to do his own homework early.
Tom'u okulda kalmaya teşvik etmek için elimden geleni yapacağım.
- I'll do whatever I can to encourage Tom to stay in school.
Tom, tekrar denemesi için Mary'yi cesaretlendirdi.
- Tom encouraged Mary to try again.
Onun sözleriyle cesaretlendirildim.
- I was encouraged by his words.
Tekrar denemesi için onu teşvik etmelisin.
- You must encourage him to try again.
Hiç kimse onu teşvik etmedi.
- No one encouraged him.
I encouraged him during his race.
We encourage the use of bicycles in the town centre.
The royal family has always encouraged the arts in word and deed.
... their job as encouraging small enterprise, not crushing it. ...
... The encouraging thing for you is that when the economy gets back ...