Tom somunları sıkıştırdı.
- Tom tightened the nuts.
O civataya uyacak bir somuna ihtiyacımız var.
- We need a nut that will fit that bolt.
Bir hindistan cevizi kabuklu bir yemiş değildir.
- A coconut is not a nut.
Hayatımda hiç böyle bir çetin ceviz görmedim.
- I've never seen such a tough nut.
Tom tam bir çatlaktır.
- Tom is a total nutcase.
Tom sincaplara hayran.
- Tom is nuts about squirrels.
Neden Tom'u bir akıl hastanesine koydular?
- Why did they put Tom in a nuthouse?
Bu bir akıl hastanesi değil, bu bir psikiyatri hastanesi.
- It's not a nuthouse, it's a psychiatric hospital.
Tom tam bir kaçıktır.
- Tom is a total nutcase.
Tom kafayı komplo teorileriyle bozmuş biri.
- Tom is a conspiracy nut.
Sanırım çılgın olduğumu düşünüyorsun.
- I suppose you think I'm nuts.
Senin annen altı dil konuşuyor - Bu çılgınlık.
- Your mom speaks six languages — that's nuts.