O, duygularını kontrol edemez.
- She can't control her emotions.
Tom duygularını kontrol edemedi.
- Tom couldn't control his emotions.
Kediler sahiplerininkine paralel duygusal alışkanlıklar gösterir.
- Cats show emotional habits parallel to those of their owners.
Tom duygularını kontrol edemedi.
- Tom couldn't control his emotions.
Düğün günlerinde çok duygular hissettiler.
- They felt many emotions on their wedding day.
Kendimi hep duygusal olarak kötüye kullanılmış hissettim.
- I always felt emotionally abused.
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
Ben onun duygularını incitmiş olabilirim.
- I may have hurt his feelings.
O, duygulanmaktan dolayı ağladı.
- She wept with emotion.
O herhangi tipte heyecan göstermedi.
- She didn't display any type of emotion.
Tom Mary'nin söylemek zorunda olduğu şeyi herhangi bir heyecan göstermeden dinledi.
- Tom listened to what Mary had to say without showing any emotion.
Biz onun duygularını incitmekten korktuk.
- We were afraid that we might hurt his feelings.
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
Bizden daha duygulular.
- They are more emotional than we.
I try not to let my emotions affect my decisions.
- I try not to let my emotions influence my decisions.
... go through a roller coaster of emotions when I'm performing my show, because these are ...
... So, I have a heart, like emotions. ...