Picasso seçkin bir ressamdır.
- Picasso is an eminent painter.
Anıt seçkin filozof onuruna dikilmiştir.
- The monument was erected in honor of the eminent philosopher.
Everyone supported the nominee because she was eminently qualified.
I'm sure he is holding back something from us.
- Onun bizden bir şey sakladığından eminim.
I am sure he would be the last person to do it.
- Onu yapacak son kişinin o olacağından eminim.
Tom certainly looks confident.
- Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
He looked confident but his inner feelings were quite different.
- Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
I'm certain we can deliver the laboratory equipment by March 15th.
- 15 Mart'a kadar laboratuvar ekipmanını teslim edebileceğimden eminim.
Tom certainly looks confident.
- Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
Are you sure this place is safe?
- Bu yerin güvenli olduğundan emin misin?
Are you sure Tom is safe?
- Tom'un güvende olduğundan emin misin?
Sami was certain he knew who was responsible for Layla's death.
- Sami, Leyla'nın ölümü için kimin sorumlu olduğunu bildiğinden emindi.
I'm not certain Tom is responsible.
- Tom'un sorumlu olduğundan emin değilim.
Are you positive that it was Tom?
- Onun Tom olduğundan emin misin?
Tom was positive that the camera Mary had was his, but it wasn't.
- Tom Mary'nin sahip olduğu kameranın onunki olduğundan emindi ama değildi.
Please make sure that your seat belt is securely fastened.
- Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.
I feel safe and secure.
- Güvenli ve emin hissediyorum.
I'm not too clear about that point.
- O noktada pek emin değilim.
Tom certainly sounds confident.
- Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
Tom doesn't sound too sure.
- Tom çok emin görünmüyor.
Are you sure this information is reliable?
- Bu bilginin güvenilir olduğundan emin misin?
I'm pretty sure Tom's reliable.
- Tom'un güvenilir olduğundan oldukça eminim.
Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
- Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
Jefferson believed the nation was in good hands.
- Jefferson milletin emin ellerde olduğuna inanıyordu.
I firmly believe that your time will come.
- Senin sıranın geleceğinden eminim.
You may rest assured that we shall do all we can.
- Elimizden geleni yapacağımızdan emin olabilirsin.
Rest assured that I will do my best.
- Elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsin.
I would like to set the record straight.
- Ben tümüyle emin olmak istiyorum.