Tom ikna edici bir biçimde konuştu.
- Tom spoke eloquently.
Ben güzel konuşan bir adam değilim.
- I am not an eloquent man.
Bazı insanlar güzel konuşan olduğumu düşünürler.
- Some people think I'm eloquent.
Onun yüzü üzüntüsü yüzünden dokunaklıydı.
- Her face was eloquent of her sorrow.
Tom oldukça dokunaklı, değil mi?
- Tom is quite eloquent, isn't he?
Konferansçının belâgatlı konuşmasından derinden etkilendik.
- We were deeply impressed by the lecturer's eloquent speech.
Tom oldukça dilbaz, değil mi?
- Tom is quite eloquent, isn't he?
... the mind of God, the mind of God that Einstein eloquently wrote about for the last 30 years ...