Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.
- The elderly man takes strong drugs for his heart.
Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeği ile eski kiliseye girdi.
- An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.
Büyük oğlun kaç yaşında?
- How old is your elder son?
En büyük oğlum Lech Zaręba'dır.
- My elder son is Lech Zaręba.
Mürver suyunu severim.
- I love elderberry juice.
O telaffuz eskimiştir.
- That pronunciation is old-fashioned.
Bana bu eskimiş madeni paraları verdi.
- She gave me these old coins.
Futbol eski bir oyundur.
- Soccer is an old game.
Futbol eski bir oyundur.
- Football is an old game.
Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.
- The elderly man takes strong drugs for his heart.
Tom yaşlı bir bayana koltuğunu verdi.
- Tom gave his seat to an elderly lady.
Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
- The old man lives by himself.
Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
- The old man was hard of hearing.
Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
- My elder brother got a position in a big business.
Ağabeyim felsefesi üzerine bir otoritedir.
- My elder brother is an authority on philosophy.
Ben senin öz ablanım.
- I'm your elder sister.
Bizim büyük büyük büyük annemiz ablam doğduktan sonraki gün öldü.
- Our great-great-grandmother died the day after my elder sister was born.
Seni görmekten ve eski zamanlardan bahsetmekten zevk aldım.
- I have enjoyed seeing you and talking about old times.
Eski zamanlar hakkında konuşalım.
- Let's talk about old times.
On yaşındayken, ne zaman on altı yaşımda olacağımı, hayatımın harika olacağını düşünürdüm.
- When I was 10 years old, I thought that when I would be 16, my life would be cool.
Eski güzel günler ne kadar harikaydı.
- How wonderful were the good old days.
Gerçeği bilecek kadar tecrübeli.
- She's old enough to know the truth.
Bu ekmek ne kadar bayat?
- How old is this bread?
Bu bayat ekmek bir kaya kadar sert.
- This old bread is as hard as a rock.
İhtiyar adamın öfkesi yatıştı.
- The old man's anger melted.
Tom huysuz yaşlı bir ihtiyar.
- Tom is a grouchy old man.
Tom oyuncak ayıları, kartpostal ve pulları, eski paraları, taş ve mineralleri, trafik plakaları ve jant kapaklarını yani kısacası hemen hemen her şeyi toplar.
- Tom collects teddy bears, postcards and stamps, old coins, stones and minerals, number plates and hubcaps - in short: almost everything.
Afet bölgesine gönderilmek üzere hazır eski giysiler ile dolu üç yüz karton kutu vardı.
- There were three hundred cardboard boxes filled with old clothes ready to be sent to the disaster area.
O yaşlı ve deneyimli.
- She is old and experienced.
Yaşlı adam hayat hakkında birçok konuda deneyimli ve bilgili.
- The old man is wise and knows many things about life.
Mary kocası hakkında yine yakındı - aynı eski hikaye.
- Mary complained about her husband again - the same old story.
Bu bir kocakarı masalı.
- That's an old wives' tale.
Ağabeyim gerçekten uzun boylu, yaklaşık 1.80m.
- My elder brother is really tall, about 1.8m.
Bir ağabeyim ve bir küçük kız kardeşim var.
- I have one elder brother and a younger sister.
Oldukça yaşlılara kim bakmalı?
- Who should look after the elderly?
İhtiyar heyeti onu köyden kovmaya karar verdi.
- The elders decided to expel him from the village.
Yaşlılarınıza karşı kibar olmalısınız.
- You must be polite to your elders.
Annem ve babam bana yaşlılara saygı göstermeyi öğretti.
- My parents taught me to respect my elders.
Yaşlılık günlerim için para tasarruf ediyorum.
- I'm saving money for my old age.
İki yıl önce yaşlılıktan öldü.
- He died of old age two years ago.
We were presented to the village elder.
After being a member of the Church for a while, Bill was ordained to the office of elder.
Jack had been an elder for only a few days when he received a new calling.
One of the long-time leaders in the Church is Elder Packer.
But over my old life, a new life had formed.
My great-grandfather lived to be a hundred and one years old.
a wrinkled old man.
When he got drunk and quarrelsome they just gave him the old heave-ho.
We're having a good old time.
The footpath follows the route of an old railway line.
Your constant pestering is getting old.
an old friend.
An old loaf of bread.
I find that an old toothbrush is good to clean the keyboard with.
Tom is my elder brother.
- Tom is my older brother.
You must be polite to your elders.
- Honour the face of the old man.
She is three years older than I am.
- She's three years older than I am.
She is two years older than you.
- She's two years older than you.
... many elderly as children. This is the first time in human history that the elder population ...