First of all, we have to plant all these seeds.
- Öncelikle bütün bu tohumları ekmek zorundayız.
My mother is busy planting flowers in the garden.
- Annem bahçeye çiçek ekmekle meşgul.
It says in the Bible, Man shall not live on bread alone.
- İncil'de, İnsan yalnız ekmek ile yaşamayacak diyor.
Was there fresh bread in the box?
- Kutunun içinde taze ekmek var mıydı?
I spread cheese on the slice of bread.
- Ekmek dilimine peynir sürdüm.
I am spreading mustard on a slice of bread.
- Bir dilim ekmek üzerine hardal sürüştürüyorum.
She bought a loaf of bread this morning.
- Bu sabah bir somun ekmek aldı.
She bought a loaf of bread.
- O, bir somun ekmek aldı.
He likes bread and butter.
- O ekmek ve tereyağı seviyor.
I'd like bread and butter, please.
- Ekmek ve tereyağı istiyorum lütfen.
I ordered a new cutting board from a catalog.
- Katalogdan yeni bir ekmek tahtası sipariş ettim.
I bought the same toaster that Tom bought.
- Tom aldığıyla aynı ekmek kızartma makinesini satın aldım.
Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
- Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.
The girl that works at the bakery is cute.
- Ekmek fırınında çalışan kız sevimlidir.
Tom sliced the loaf of bread.
- Tom ekmek somununu dilimledi.
My mother is busy planting flowers in the garden.
- Annem bahçeye çiçek ekmekle meşgul.
Johnny kept planting apple seeds for 46 years.
- Johnny 46 yıl boyunca elma tohumlarını ekmeye devam etti.
I would like some white bread.
- Ben biraz beyaz ekmek istiyorum.
At that time, white bread and meat were considered a luxury.
- O zamanlar beyaz ekmek ve et, lüks olarak kabul edilirdi.
I prefer coffee and toast for breakfast.
- Kahvaltıda kahve ve kızarmış ekmek tercih ederim.
Tom ate three eggs and a slice of toast.
- Tom, üç yumurta ve bir dilim kızarmış ekmek yedik.
The salad is incomplete without olive oil, croutons and nuts.
- Salata; zeytinyağı, kızarmış ekmek parçaları ve fındık olmadan eksiktir.
Tom bought some croutons.
- Tom biraz kızarmış ekmek parçaları aldı.
Tom ate a piece of garlic bread.
- Tom bir parça sarımsaklı ekmek yedi.