Sıfır, birden önce gelir.
- Die Null kommt vor der Eins.
Albert Einstein vaktiyle 'Esperanto evrensel bir dil fikri için en iyi çözüm' demişti.
- Albert Einstein sagte einmal: „Esperanto ist die beste Lösung für die Idee einer internationalen Sprache.“
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
- One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.
Birini tanıyorum da ötekini değil.
- I know one of them but not the other.
Onun bürosunu tekrar tekrar aradım fakat kimse cevap vermedi.
- I called his office again and again, but no one answered.
Bir, üç ve beş tek sayılardır.
- One, three, and five are odd numbers.
Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.
- One of my dreams is to learn Icelandic.
Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir.
- Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.
Onu hiç kimse anlamıyor.
- No one understands that.
Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.
- No one may be compelled to belong to an association.
Saatimi kaybettim, bu yüzden bir tane almak zorundayım.
- I lost my watch, so I have to buy one.
Ofiste bir tane satın almak zorundasın.
- You have to buy one at the office.
Onun için sadece siz değil aynı zamanda ben de sorumluyum.
- You are not the only one responsible for it, I am too.
Bu kaybettiğim kamera ile aynı tip kamera.
- This is the same type of camera as the one I lost.
Esperanto alfabesi 28 harften oluşur: a, b, c, ĉ, d, e, f, g, ĝ, h, ĥ, i, j, ĵ, k, l, m, n, o, p, r, s, ŝ, t, u, ŭ, v, z.
- The Esperanto alphabet consists of 28 letters: a, b, c, ĉ, d, e, f, g, ĝ, h, ĥ, i, j, ĵ, k, l, m, n, o, p, r, s, ŝ, t, u, ŭ, v, z.
Alfabeyi tersten oku.
- Say the alphabet backwards.
Onların her birine bin yen verdim.
- I gave them one thousand yen each.
Her birimiz elinden geleni yapmalı.
- Each one of us should do his best.
O, dünyanın en büyük bilim adamlarından biri olarak kabul edilir.
- He's considered to be one of the greatest scientists in the world.
Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam.
- There were two people in it, one of her girl students and a young man.
Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
- My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
- That's one small step for a man, one giant leap for mankind.
She cut the cake into six pieces and gave one to each of the children.
- Sie schnitt den Kuchen in 6 Stücke und gab jedem Kind eins.
One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.
- Eins, zwei, drei, vier, fünf, sechs, sieben, acht, neun, zehn.