O, soğuk algınlığına kolayca yakalanır.
- She catches colds easily.
O, hatalarını kolayca kabul edecek bir adam değildir.
- He is not a man to admit his mistakes easily.
Yarına kadar rahatça bekleyebilirim.
- I can easily wait till tomorrow.
Arzu ettiğini kolaylıkla alabildi.
- She managed to get what she desired easily.
Onlar kolaylıkla parçalamadı.
- They did not break apart easily.
Tom yarışı rahat kazandı.
- Tom won the race easily.
Yarına kadar rahatça bekleyebilirim.
- I can easily wait till tomorrow.
Bu kanepeye rahatlıkla üç kişi oturtulabilir.
- This sofa can seat three people easily.
İki kadın parktaki bir bankta rahat ediyorlar.
- Two women are taking it easy on a bench in the park.
Tom televizyon izlerken rahat bir koltukta oturuyordu.
- Tom was sitting in an easy chair, watching TV.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English isn't easy.
Peyniri bıçakla kesmek kolaydır.
- It's easy to cut cheese with a knife.
Bu İngilizce roman, bir haftada okunacak kadar basit değil.
- This English novel is not easy enough for you to read in a week.
Soruna basit bir çözüm muhtemelen mevcut.
- There is probably an easy solution to the problem.
Alıngan insanlara söyleyecekleriniz konusunda dikkatli olmak zorundasınız.
- You've got to be careful what you say to people who are easily offended.
Yapması kolaydır ve ucuzdur.
- It's easy to make and it's cheap.
İstatistikler kolayca yanlış yorumlanabilir.
- Statistics are easy to misinterpret.
Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı.
- Sami always had pills within easy reach.
Bu elektronik sözlüğün işe yarar şeylerinden biri herhangi bir yere kolaylıkla taşınabilmesidir.
- The convenient thing about this electronic dictionary is that it's easy to carry anywhere.
Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil.
- It is not easy to speak naturally on the radio.
Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
- It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
Sakin olun. Ben fırsatların sizin lehinize olduğunu size temin ederim.
- Take it easy. I can assure you that chances are in your favor.
Sakin ol! O kadar gergin olma!
- Take it easy! Don't be so nervous.
The willingness to assume responsibilities does not come easily from any party in the current litigious climate of the construction industry in the United States.
Aynı anda hem geçimsiz hem de uysal, hem hoş hem de katısın. Ne seninle, ne de sensiz yaşayabilirim.
- You are difficult and easy, pleasant and bitter at the same time; I can't live with or without you.
Doğuştan oldukça uysal bir adam.
- He is by nature quite an easy-going man.
Eftsoones she causd him vp to be conuayd, / And of his armes despoyled easily .
Now that I know it's taken care of, I can rest easy at night.
She has a reputation for being easy; they say she's slept with half the senior class.
The teacher gave an easy test to her students.
... very easily from where I'm standing. ...
... first basic smartphone, everyone can easily access all ...