Köpek hevesle kuyruğunu salladı.
- The dog wagged its tail eagerly.
Kocasının dönüşünü hevesle bekledi.
- She waited eagerly for her husband's return.
Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
- The pupils listened eagerly during his speech.
Onun yeni politikasını istekle desteklediler.
- They eagerly supported his new policy.
Tom itfaiyecinin ona verdiği sandvici istekle yedi.
- Tom eagerly ate the sandwich that the fireman gave him.
Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Gelmememiz söylendiği zaman, gitmek için daha da istekli oluruz.
- When we are told not to come, we become all the more eager to go.
Mavi gömleği denemek için hevesliydi.
- He was eager to try on the blue shirt.
Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Boston'a gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm eager to go to Boston.
Onlar seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
- They're eager to see you.
Herkes endişeyle bekliyor.
- Everyone is waiting anxiously.
Tom endişeyle etrafına bakındı.
- Tom anxiously looked around.