Tom ona verdiğim elmayı hevesle yedi.
- Tom eagerly ate the apple I gave him.
Köpek hevesle kuyruğunu salladı.
- The dog wagged its tail eagerly.
Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
- The pupils listened eagerly during his speech.
Tom itfaiyecinin ona verdiği sandvici istekle yedi.
- Tom eagerly ate the sandwich that the fireman gave him.
Onun yeni politikasını istekle desteklediler.
- They eagerly supported his new policy.
Gelmememiz söylendiği zaman, gitmek için daha da istekli oluruz.
- When we are told not to come, we become all the more eager to go.
O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.
- She is eager to live in Australia.
Mavi gömleği denemek için hevesliydi.
- He was eager to try on the blue shirt.
Ken hevesli bir öğrenci.
- Ken is an eager student.
Onlar seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
- They're eager to see you.
Tom Mary'yi görmek için sabırsızlanıyordu.
- Tom was eager to see Mary.
Herkes endişeyle bekliyor.
- Everyone is waiting anxiously.
Tom endişeyle bekledi.
- Tom waited anxiously.