Tom knows all the tricks of the trade.
- Tom ticaretin bütün hilelerini bilir.
The country is trying hard to make up for her trade deficit.
- Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.
Commerce led to the development of cities.
- Ticaret şehirlerin gelişmesine neden oldu.
Along with Tokyo, Osaka is a center of commerce.
- Tokyo ile birlikte, Osaka bir ticaret merkezidir.
Many small business owners belong to a chamber of commerce.
- Birçok küçük işletme sahipleri bir ticaret odasına aittir.
Slavery was a lucrative business.
- Köle ticareti kazançlı bir işti.
Tom majored in business.
- Tom ticarette uzmanlaştı.
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
Did you know Tom was dealing drugs?
- Tom'un uyuşturucu ticareti yaptığını biliyor muydun?
They deal in rice at that store.
- Onlar o dükkânda pirinç ticareti yapıyorlar.
They deal in software products.
- Onlar yazılım ürünleri ticareti yapıyorlar.
My father has been engaged in foreign trade for many years.
- Babam yıllardır dış ticaretle meşgul.
Japan depends on foreign trade.
- Japonya dış ticarete bağlıdır.