This is a good book, but that one is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
These are very old books.
- Bunlar çok eski kitaplar.
There's a book, a pencil, and a sheet of paper on the table.
- Masanın üzerinde bir kitap, bir kalem ve bir kağıt var.
Books are the paper memory of mankind.
- Kitaplar insanlığın kağıt hafızasıdır.
The paperback version is cheaper.
- Karton kapaklı kitap versiyonu daha ucuz.
This book counts among the best of his work.
- Bu kitap, onun çalışmalarının en iyileri arasında sayılır.
This book is one of the poet's best works.
- Bu kitap şairin en iyi çalışmalarından biridir.
This book comes in two volumes.
- Bu kitap iki cilt halinde geliyor.
Tom does nothing but read books on Sundays.
- Tom Pazar günleri kitap okumaktan başka hiçbir şey yapmaz.
Tom likes to stay home and read books on weekends.
- Tom hafta sonlarında kitap okumak için evde kalmaktan hoşlanır.
I just want to relax in the park and read a book.
- Ben sadece parkta dinlenmek ve bir kitap okumak istiyorum.
I went to the library to read a book.
- Ben bir kitap okumak için kütüphaneye gittim.
I'm now busy writing a book.
- Şimdi bir kitap yazmakla meşgulüm.
He's writing a book now.
- O şimdi bir kitap yazıyor.
I'm not sure what I should read: Harry Potter or the Bible?
- Ne okumam gerektiği konusunda emin değilim: Harry Potter'mu yoksa Kutsal Kitap mı?
My book became the Holy writ for all those engineers.
- Benim kitabım tüm mühendisler için kutsal kitap oldu.
I'm not sure what I should read: Harry Potter or the Bible?
- Ne okumam gerektiği konusunda emin değilim: Harry Potter'mu yoksa Kutsal Kitap mı?
Tom always carries a Bible with him.
- Tom her zaman yanında bir Kutsal Kitap taşır.
Throughout the Scriptures, we find this usage of the number forty.
- Kutsal Kitap boyunca kırk sayısının bu kullanımını bulursunuz.
Throughout the Scriptures, we find this usage of the number forty.
- Kutsal Kitap boyunca kırk sayısının bu kullanımını bulursunuz.
The girl was carrying several books. Not textbooks, but thick hardback books.
- Kız birkaç kitap taşıyordu. Ders kitapları değil, ama kalın ciltli kitaplar.
Put the books in the bookcase.
- Kitapları kitap dolabına koy.
How do I get to the used bookstore?
- Kullanılmış kitap evine nasıl gidebilirim?
She is what we call a bookworm.
- Kendisi kitap kurdu denilen türde birisi.
He is, so to speak, a bookworm.
- Deyim yerindeyse, o bir kitap kurdudur.
I bought a guidebook for the museums of Florence.
- Floransa müzeleri için bir rehber kitap satın aldım.
Do you sell any guidebooks written in French?
- Hiç Fransızca yazılmış rehber kitap satar mısın?