Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
I've never woken up this early.
- Hiç bu kadar erken kalkmadım.
This book is easy enough for me to read.
- Bu kitap benim okumam için yeteri kadar kolaydır.
They did not have enough gold.
- Onların yeteri kadar altını yoktu.
That's it. I've done everything I can.
- Bu kadar. Yapabileceğim her şeyi yaptım.
That's it. I'm not lending you any more money.
- Bu kadar. Sana daha fazla ödünç para vermiyorum.
That's enough for today!
- Bugünlük bu kadar yeter.
Hand it over. That's all you've got?
- Ver onu. Sahip olduğunun hepsi bu kadar mı?
The rich have troubles as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
How far are you willing to take this?
- Bunu nereye kadar götürmeye isteklisin?
How far do I have to go?
- Nereye kadar gitmek zorundayız?
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
I'm not sure I can be all that much help.
- Bu kadar çok yardım edebileceğimden emin değilim.
Tom won't be here tomorrow. I guarantee you that much.
- Tom yarın burada olmayacak. Sana bu kadar çok garanti veriyorum.
I didn't expect such a nice present from you.
- Senden bu kadar iyi bir hediye beklememiştim.
Why did you buy such an expensive dictionary?
- Neden bu kadar pahalı bir sözlük aldın?
The American news is reporting that Hurricane Irene is as big as Europe, which is a bit of an exaggeration.
- Amerikan haber Irene Kasırgası'nın Avrupa kadar büyük olduğunu bildiriyor, bu biraz abartıdır.
I am about as big as my father now.
- Şimdi yaklaşık babam kadar büyüğüm.
I agree with you to a degree.
- Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
The population of China is about eight times as large as that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'nınkinin 8 misli kadar büyüktür.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
How much would you pay for something like this?
- Böyle bir şey için ne kadar öderdin?
How long does it take you to do something like that?
- Öyle bir şey yapman ne kadar sürer?
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
What will we do if we miss the last train? How about waiting until morning at an internet café or somewhere else?
- Son treni kaçırırsak ne yapacağız? Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?
However hard you may study, you can't master English in a year or so.
- Ne kadar sıkı çalışırsan çalış, bir sene veya civarında İngilizcede uzmanlaşamazsın.
You must keep the plan secret until someone notices it.
- Birisi fark edene kadar planı gizli tutmak zorundasın.
He was kind enough to lend me some money.
- Bana biraz ödünç para verecek kadar nazikti.
The larger the amount of silver, the larger the amount of corruption.
- Gümüş paranın miktarı ne kadar büyük olursa, rüşvet o kadar büyük olur.
I really wonder how much the inheritance tax will amount to.
- Gerçekten veraset vergisinin ne kadar tutacağını merak ediyorum.
How long will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
How long that bridge is!
- Köprü ne kadar uzunmuş!
How long did they live in England?
- Onlar İngiltere'de ne kadar süre yaşadılar?
How long have you been in this town?
- Ne kadar süredir bu kasabadasın?
How long is the bridge?
- Köprü ne kadar uzunluktadır?
How long that bridge is!
- Köprü ne kadar uzunmuş!
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
She told me how it was wrong to steal.
- O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.
Never give up till the very end.
- Tam sonuna kadar vazgeçme.
We disputed the victory to the end.
- Zaferi sonuna kadar tartıştık.