You bought these articles at too high a price.
- Bu eşyaları çok yüksek bir fiyata satın aldı.
Do you have any tax-free articles?
- Vergiden muaf eşyaların var mı?
I entrusted my property to the lawyer.
- Eşyamı avukata teslim ettim.
He buys and sells leather goods.
- O, deri eşyalar alır ve satar.
Fewer workers meant fewer people with money to buy goods.
- Daha az sayıda işçi eşya satın alacak paralı daha az sayıda insan anlamına geliyordu.
It took me ages to pack up my stuff.
- Eşyaları paketlemek çok uzun sürdü.
It took me ages to pack up my stuff.
- Eşyalarımı paketlemem çok zamanımı aldı.
Nobody could explain how the thing was made.
- Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
Are these your things?
- Bunlar senin eşyaların mı?
I changed the arrangement of the furniture in my room.
- Odamdaki eşyaların yerlerini değiştirdim.
There was hardly any furniture in the house.
- Evde, neredeyse hiç eşya yoktu.
Brian left his belongings behind.
- Brian eşyalarını geride bıraktı.
Are these all your belongings?
- Bütün bunlar kişisel eşyalarınız mı?
The suspect had to lay all his personal effects on the table.
- Şüpheli tüm kişisel eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.
Are these your things?
- Bunlar senin eşyaların mı?
Please leave my things as they are.
- Lütfen eşyalarımı oldukları gibi bırakın.
Put your name on all your belongings.
- Bütün eşyalarınıza adınızı yazın.
Brian left his belongings behind.
- Brian eşyalarını geride bıraktı.