eşya

listen to the pronunciation of eşya
Турецкий язык - Английский Язык
ware
article

Do you have any tax-free articles? - Vergiden muaf eşyaların var mı?

These articles are not for sale. - Bu eşyalar satılık değildir.

stuff

Tom is putting stuff in his backpack. - Tom çantasına eşyalarını koyuyor.

It took me ages to pack up my stuff. - Eşyaları paketlemek çok uzun sürdü.

goods

I purchased the goods for half price. - Eşyaları yarı fiyatına aldım.

Fewer workers meant fewer people with money to buy goods. - Daha az sayıda işçi eşya satın alacak paralı daha az sayıda insan anlamına geliyordu.

furniture

There was hardly any furniture in the house. - Evde, neredeyse hiç eşya yoktu.

I changed the arrangement of the furniture in my room. - Odamdaki eşyaların yerlerini değiştirdim.

property

I entrusted my property to the lawyer. - Eşyamı avukata teslim ettim.

commodity
luggage, baggage
appointments
furnishings, (household) goods, furniture
bulk
gear
things, objects, effects, goods, property, commodity; furniture; luggage, belongings; freight
belongings

Tom gathered together all his belongings. - Tom tüm eşyalarını bir araya toplandı.

Are these all your belongings? - Bütün bunlar kişisel eşyalarınız mı?

traps
thing

Nobody could explain how the thing was made. - Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.

Are these your things? - Bunlar senin eşyaların mı?

things, belongings
freight
{i} belonging

They are all my personal belongings. - Onların hepsi benim kişisel eşyalarım.

Tom gathered together all his belongings. - Tom tüm eşyalarını bir araya toplandı.

furnish
effects

The suspect had to lay all his personal effects on the table. - Şüpheli tüm kişisel eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.

impedimenta
freightage
unit
things

I've heard that Tom buys things on the black market. - Tom'un eşyaları kara borsadan aldığını işittim.

Take things a little more seriously. - Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.

wares
belongıngs
paraphernalia
trappings
eşya tanımı
(Ticaret) description of goods
eşya (bagaj)
(Askeri) baggage
eşya makbuzu
baggage check
eşya piyangosu
raffle
eşya satışı yapılan ev
open house
eşya sigortası
property insurance
eşya tekerleği
castor
eşya vagonu
luggage van

This train has no luggage van. - Bu trenin eşya vagonu yok.

eşya vagonu
baggage car

On this train there is no baggage car. - Bu trende eşya vagonu yok.

eşdeğer eşya
(Ticaret) equivalent goods
eşyalar
{i} things

Please leave my things as they are. - Lütfen eşyalarımı oldukları gibi bırakın.

I found a box of Tom's things in the closet. - Dolapta Tom'un eşyalarının bulunduğu bir kutu buldum.

hediyelik eşya
souvenir
şahsi eşya
chose
müzeye yeni gelen eşya
acquisition
hatıra eşya
souvenir

Tom brought back some souvenirs. - Tom bazı hatıra eşyaları geri getirdi.

Did you get a souvenir for your girlfriend? - Kız arkadaşın için bir hatıra eşya aldın mı?

standart yapılan eşya ile ilgili
utility
çelik eşya
steel
beyaz eşya
white appliances
menkul eşya
movable
menkul eşya
(Ticaret) goods
menkul eşya
(Ticaret) chattel goods
menkul eşya
chattel
nadir ve değerli eşya
curio
sabit eşya
fixtures
triko eşya
knit goods
unutmak eşya
leave
yapılmış eşya/yiyecek
manufacture
aynı eşya
(Ticaret) identical goods
beyaz eşya
Home appliance
değersiz eşya
worthless item
değişmemiş eşya
(Ticaret) goods in the unaltered state
elektronik eşya
electronic goods
eski eşya
older articles
eşyalar
furnitures
geri gelen eşya
(Ticaret) returned goods
hediyelik eşya
Present, gift
serbest dolaşımda bulunan eşya
(Ticaret) goods released for free circulation
tasfiye edilecek eşya
(Ticaret) goods to be disposed
ticari mahiyete olmayan eşya
(Ticaret) non-commercial goods
ticari mahiyetteki eşya
(Ticaret) commercial goods
antika eşya
antique
az yer kaplayan eşya
space saver
beyaz eşya
household appliances
bir yığın eşya
carload
boynuzdan yapılmış eşya
horn
bu kasabaya ait özel bir hediyelik eşya istiyorum
I would like to have a souvenir of the town
buralarda hediyelik eşya mağazası var mı
Is there a gift shop nearby
cam eşya
glassware
demir eşya
ironware
demir eşya
ironwork
demirbaş eşya
inventory stock
demirbaş eşya
permanent or heavy fixtures or equipment
demirbaş eşya
fixtures and equipment
deri eşya
leather good
devren gelen mal veya eşya
carryover
değersiz eşya
truck
elden düşme eşya
hand me down
emanet eşya bürosu
check room
en yakın hediyelik eşya mağazası nerede
Where is the nearest gift shop
eski eşya satışı
rummage sale
gayrimenkul eşya
(Ticaret) real chattel
gereksiz eşya
lumber
gereksiz eşya
white elephant
gümüş eşya
silver
gümüş eşya
silverware

If you don't keep the silverware polished, it'll lose its luster. - Gümüş eşyaları cilalı tutmazsan parlaklığını kaybederler.

gümüş eşya
silver plate
hatıra eşya
remembrance
hediyelik eşya dükkanı
(Ticaret) gift market
hediyelik eşya dükkanı
curiosity shop
hediyelik eşya dükkânı
souvenir shop
hediyelik eşya mağazası
gift shop

The gift shop is on the second deck. - Hediyelik eşya mağazası ikinci katta.

hediyelik eşya mağazası
souvenir shop
hediyelik eşya mağazası
souvenir department
indirimli eşya tezgahı
(Ticaret) bargain counter
kayıp eşya
waif
kayıp eşya
lost property
kayıp eşya
left luggage
kayıp eşya bürosu
lost and found
kayıp eşya bürosu
left luggage office
kayıp eşya bürosu nerede
Where is the lost and found
kayıp eşya bürosuna baktınız mı
Have you checked the lost and found
kayıp eşya bürosuna gitmelisiniz
You should check the lost and found
kayıp eşya dolabı
left luggage locker
kaçak eşya
contraband
kaçak eşya/mal
smuggled goods
kelepir eşya
steal
kiralık eşya
rental
kişisel eşya
goods and chattels
kişisel eşya
belongings

Are these all your belongings? - Bütün bunlar kişisel eşyalarınız mı?

Tom put all his belongings in a small suitcase. - Tom tüm kişisel eşyalarını küçük bir valize koydu.

kristal eşya
crystalware
kristal eşya
crystal
kullanılmış eşya satıcısı
secondhand dealer
kullanılmış eşya satışı
rummage sale
kurtarılabilir eşya
salvable
kurtarılan eşya
salvage
kürk eşya
peltry
lake eşya
lacquer
lüzumsuz eşya
lumber
lüzumsuz eşya ile doldurmak
lumber
madeni eşya
hardware
menkul eşya
movables
moda eşya
fancy goods
otelinizin hediyelik eşya mağazası var mı
Does the hotel have a souvenir shop
parça eşya taşıyacağım
carry on pieces
pirinçten yapılmış eşya veya kaide
brass
porselen eşya
chinaware
porselen eşya
ware
portatif eşya
knockdown
preslenmiş saç eşya
stamping
rehin eşya
pledged article
sabit eşya
fixture
satılık eşya
merchandise
satılık eşya
wares
seramik eşya
ceramics
seramik eşya
ceramic ware
tahta antika eşya
treen
taşınabilir eşya
portable
ticari eşya
article of trade
toptan eşya fiyat endeksi
(Hukuk) wholesale price index
toptan eşya fiyat indeksi
(Ticaret) wholesale price indices
transit eşya
transit goods, goods in transit
ucuz eşya reyonu
(Kanun,Ticaret) bargain basement
yanımda iki parça eşya taşıyacağım
I have two carry on pieces
yüzen sahipsiz eşya
Flotsam and Jetsam
yüzen sahipsiz eşya
flotage
yüzen sahipsiz eşya
flotsam
zatî eşya
law personal effects
çalıntı eşya
steal
çini eşya
chinaware
çok eşya içeren paket
multipack
örgü eşya
knitwear
özel eşya
peculiar
özel eşya
personalty
özel eşya
belongings

She asked him to leave and take all his belongings. - O onun gitmesini ve tüm özel eşyalarını almasını istedi.

Who left their belongings in the meeting room? - Kim özel eşyalarını toplantı odasında bıraktı?

şahsi eşya
personal effects
şahsı eşya
personal effects
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) (Şey. C.) (Bu kelime, Türkçede müfret gibi kullanılır.) Ev döşemeye mahsus halı, dolap v.s
(Osmanlı Dönemi) Elbise, yatak, çamaşır gibi malzemeler
(Osmanlı Dönemi) Yük, yük eşyası
Türlü amaçlarla kullanılan, insan yapısı, taşınabilir cansız nesnelerin bütünü: "Güçlük, ev bulmak ve eşyayı taşımak derdiyle başlar."- B. Felek
Türlü amaçlarla kullanılan, insan yapısı, taşınabilir cansız nesnelerin bütünü
(Osmanlı Dönemi) şeyler
yük
pılı pırtı
EŞYÂ'
(Osmanlı Dönemi) Yardımcılar
EŞYÂ'
(Osmanlı Dönemi) (Şia. C.) Bölükler, bölümler, kısımlar, neviler, fırkalar, tabakalar, cinsler, çeşitler. Cemaatler, cemiyetler, topluluklar
ASKERİ EŞYA
(Hukuk) Kamu mallarından olup mülkiyeti devlete ait olan fakat kullanılması silahlı kuvvetlere bırakılmış mallar
BİRLEŞİK EŞYA
(Hukuk) Birden çok şeyin biraraya gelerek oluşturdukları eşya
beyaz eşya
Buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi gibi ev aletlerine toplu olarak verilen ad
eşya
Избранное