He is very sensitive to cold.
- O, soğuğa karşı çok duyarlıdır.
You are too sensitive to criticism.
- Eleştiremeyecek kadar çok duyarlısın.
She was susceptible to colds.
- O, soğuk algınlığına duyarlıydı.
Tom is being very sensible, isn't he?
- Tom çok duyarlı davranıyor, değil mi?
Tom is being sensible, isn't he?
- Tom duyarlı davranıyor, değil mi?
This company's responsiveness to my complaint is poor.
- Bu şirketin şikayetime karşı duyarlılığı zayıftır.
It is not the strongest of the species that survive, not the most intelligent, but the one most responsive to change.
- O, yaşayan türlerin en güçlüsü değil, en zekisi değil fakat değişmek için en duyarlı olanıdır.
The man is liable to the death penalty.
- Adam ölüm cezasına karşı duyarlı.
The world needs more tenderness.
- Dünyanın daha fazla duyarlılığa ihtiyacı var.
She's a young, impressionable teenager.
- O genç, duyarlı bir ergen.
I was naive and impressionable.
- Ben saf ve duyarlıydım.
How do you know I'm a sentient being?
- Duyarlı bir varlık olduğumu nasıl biliyorsun?
Every sentient creature deserves compassion.
- Her duyarlı yaratık şefkati hak ediyor.