With that he put his spurres vnto his steed, / With speare in rest, and toward him did fare, / Like shaft out of a bow preuenting speed.
I brushed my teeth to prevent them from going yellow.
I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
He always stands off when people are enthusiastic.
- İnsanlar çoşkuluyken, o her zaman uzak durur.
He stood at the end of the line.
- Sıranın sonunda durdu.
I stood at the end of the line.
- Sıranın sonunda durdum.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
Somebody is standing in front of his room.
- Biri odasının önünde duruyor.
At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
- Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
The blue sports car came to a screeching halt.
- Mavi spor araba durma noktasına geldi.
Halt! Stay right where you are or I'll shoot!
- Dur! Olduğun yerde kal, yoksa vururum!
Hold up, what do you think you're doing?
- Dur bakalım, Sen ne yaptığını düşünüyorsun?
The rule holds good in this case.
- Kural bu durumda geçerlidir.
Why are they stalling?
- Onlar neden duruyorlar?
You've stalled the engine.
- Sen motoru durdurdun.
Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
- He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.
Fiyatlar son on yıl boyunca sürekli arttı.
- Prices have risen steadily during the past decade.