Tom certainly made no attempt to stop the fight.
- Tom döğüşü durdurmak için kesinlikle hiçbir girişimde bulunmadı.
What should I do to stop hiccoughs?
- Hıçkırığı durdurmak için ne yapmalıyım?
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
Once the complaining starts, it never ends.
- Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
He stood at the end of the line.
- Sıranın sonunda durdu.
Somebody is standing in front of his room.
- Biri odasının önünde duruyor.
Someone is standing behind the wall.
- Birisi duvarın arkasında duruyor.
We thought it impossible to stop him.
- Onu durdurmanın imkansız olduğunu düşündük.
John drinks too much these days. We have to stop him from drinking any more.
- John bu günlerde çok içiyor. Biz onu artık içmemesi için durdurmak zorundayız.
My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
I'm getting off the train at the next stop.
- Sonraki durakta trenden ineceğim.
The blue sports car came to a screeching halt.
- Mavi spor araba durma noktasına geldi.
It was because of the storm that the trains were halted.
- Fırtınadan dolayı trenler durduruldu.
When riding the escalator, please hold the handrail and stand inside the yellow line.
- Yürüyen merdivene binerken lütfen tırabzanı tut ve sarı çizginin içinde dur.
I wonder how Tom is holding up.
- Acaba Tom'un durumu nasıl?
You've stalled the engine.
- Sen motoru durdurdun.
A stalled car impedes traffic in the left lane.
- Durmuş bir araba sol şeritte trafiği engelliyor.
There was no stopping Tom.
- Tom'u durdurmanın imkanı yoktu.
How about stopping the car and taking a rest?
- Arabayı durdurmaya ve biraz dinlenmeye ne dersin?