These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
The balance at the bank stands at two million yen.
- Bankadaki bakiye 2 milyon yende duruyor.
Once the complaining starts, it never ends.
- Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
I stood at the end of the line.
- Sıranın sonunda durdum.
I'm worn out, because I've been standing all day.
- Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.
Somebody is standing in front of his room.
- Biri odasının önünde duruyor.
My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
I'm getting off the train at the next stop.
- Sonraki durakta trenden ineceğim.
It was because of the storm that the trains were halted.
- Fırtınadan dolayı trenler durduruldu.
The blue sports car came to a screeching halt.
- Mavi spor araba durma noktasına geldi.
When riding the escalator, please hold the handrail and stand inside the yellow line.
- Yürüyen merdivene binerken lütfen tırabzanı tut ve sarı çizginin içinde dur.
The rule holds good in this case.
- Kural bu durumda geçerlidir.
Why are they stalling?
- Onlar neden duruyorlar?
He pushed the stalled car with all his might.
- O, bütün gücüyle durmuş arabayı itti.
Yazılım şirketi ekonomik durgunluk sürecinde büyük başarısızlığa uğradı.
- The software company collapsed during the recession.
Onlar buluşmaları süresince kayak yapmaya gittiler.
- They went skiing during their date.