Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
- She looked at me with tears running down her cheeks.
Tom merdivenlerden aşağıya koştu.
- Tom ran down the stairs.
Ağaçtaki kedi bana doğru aşağıya geldi.
- The cat on the tree came down to me.
Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
- We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
O, merdivenden düştü.
- He fell down the stairs.
İkizler kızamıktan dolayı yatağa düştü.
- The twins have come down with measles.
Tom ve Mary onları son gördüğümde nehrin aşağısına doğru bir kanoda kürek çekiyorlardı.
- Tom and Mary were paddling a canoe down the river the last time I saw them.
Tom caddenin aşağısına doğru yürüdü.
- Tom walked down the street.
Yıkılmış bazı eski evler gördük.
- We saw some old houses pulled down.
Oldukça yıkılmış görünüyorsun.
- You look pretty down.
Güneş battığında hava soğudu.
- It grew cold as the sun went down.
Hava bu gece soğuyacak.
- It will cool down tonight.