Ağaçtaki kedi bana doğru aşağıya geldi.
- The cat on the tree came down to me.
Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
- She looked at me with tears running down her cheeks.
Ağaçtaki kedi bana doğru aşağıya geldi.
- The cat on the tree came down to me.
Tom merdivenlerden aşağıya koştu.
- Tom ran down the stairs.
Sözde acemi skandalı duyulduğundan beri o politikacı dünyada gözden düştü.
- That politician has come down in the world since the so-called Recruit scandal was publicized.
İkizler kızamıktan dolayı yatağa düştü.
- The twins have come down with measles.
Tom ve Mary onları son gördüğümde nehrin aşağısına doğru bir kanoda kürek çekiyorlardı.
- Tom and Mary were paddling a canoe down the river the last time I saw them.
Tom Mary'nin nehrin aşağısına doğru sürüklenişini izlemekten başka bir şey yapamadı.
- Tom could do nothing but watch Mary being swept down the river.
Oldukça yıkılmış görünüyorsun.
- You look pretty down.
Yıkılmış bazı eski evler gördük.
- We saw some old houses pulled down.
Araba havalimanına giderken bozuldu.
- The car broke down on the way to the airport.
Hava bu gece soğuyacak.
- It will cool down tonight.