Keşke benden kuşkulanmaktan vazgeçsen.
- I wish you would stop doubting me.
Benden kuşkulanmak için sebebin olduğunu biliyorum.
- I know you have reason to doubt me.
Onun doğru olduğundan şüphelenmek için her neden var.
- There is every reason to doubt that it is true.
Tom'un Mary'den şüphelenmek için birkaç nedeni vardı.
- Tom had few reasons to doubt Mary.
Tom'un yardımcı olacağından kuşkuluyum, ama yine de ona sormalısınız.
- I doubt that Tom would help, but you should still ask him.
Bob'ın zamanında gelip gelmeyeceğinden kuşkuluyum.
- I doubt if Bob will come on time.
Tom'un beni hatırlayacağından şüpheliydim.
- I doubt that Tom would remember me.
Onun bir avukat olup olmadığından şüpheliyim.
- I doubt if he is a lawyer.
Ben anadil olarak konuşan birinin bunu o şekilde söyleyeceğinden şüpheliyim.
- I doubt a native speaker would say it that way.
Tom'un yapmasını önerdiğin şekilde davranacağından şüpheliyim.
- I doubt that Tom would behave in the way you suggested he did.
Başka bir deyişle, sağduyudan şüphe etmelisin.
- In other words, you should doubt common sense.
Ondan şüphe etmek hiç aklıma gelmedi.
- It never occurred to me to doubt him.
Elbette o yeterince şüphe uyandırdı.
- Sure enough, he entertained doubts.
Ondan şüphe etmek hiç aklıma gelmedi.
- It never occurred to me to doubt him.
Dilbilgisel olarak hangi cümlenin doğru olduğundan kuşkulanıyorum.
- I doubt which sentence is grammatically correct.
Senden kuşkulandığım için gerçekten üzgünüm.
- I'm really sorry I doubted you.
Hâlâ kuşkulu görünüyorsun.
- You still look doubtful.
Maçın sonucu kuşkulu.
- The result of the game is doubtful.
O araba hiç kuşkusuz korkunç bir durumda.
- That car is no doubt in an awful condition.
Kuşkusuz kendilerini tehdit altında hissediyorlar.
- No doubt they feel threatened.
Onun geçip geçmeyeceği şüphelidir.
- It is doubtful whether he will pass.
Bayan Harris oğlunun geleceği hakkında çok şüpheli.
- Mrs. Harris is very doubtful about her son's future.
Bir resmin genel anlamı açık görünse de, buna rağmen, onun içeriğinin tam çözümü şüpheli kalır.
- Where a painting's general sense seems clear, moreover, the exact decoding of its content remains in doubt.
Şüphesiz haberi duydun.
- Doubtless you have heard the news.
Şüphesiz onun yokluğunun farkındasın.
- You are doubtless aware of his absence.
Onun öldürüldüğü kuşkusuz.
- It is doubtless that he was murdered.
O kuşkusuz geç kalacak.
- He will doubtless be late.
Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.
- His honesty is beyond doubt.
Maçın sonucu kuşkulu.
- The result of the game is doubtful.
Oyunun sonucu şüpheli.
- The result of the game is doubtful.
Tom hala kararsız görünüyor.
- Tom still looks doubtful.
O şüphesiz başarılı olacaktır.
- He will succeed without doubt.
O şüphesiz Japonya'daki en başarılı iş adamlarından biridir.
- He is without doubt one of the most successful businessmen in Japan.
He doubted that was really what you meant.
He fled, like Joseph, leaving it; but there, / I doubt, all likeness ends between the pair.
There was some doubt as to who the child's real father was.
With whom,’ seyde Sir Percivale, ‘shall I fyght?’ ‘With the moste douteful champion of the worlde .’.
The men, Dorothy thought, were about as old as Uncle Henry, for two of them had beards. But the little woman was doubtless much older. Her face was covered with wrinkles, her hair was nearly white, and she walked rather stiffly.
No doubt you can provide a better definition.
I knew beyond a shadow of a doubt that my 11-year-old sister would want to go to the Justin Bieber concert.
... on that Medicaid, that's a big problem. And governors are creative. There's no doubt about ...
... four years. There's no doubt about it. But four years ago, I told the American people ...