The frost killed all the flowers.
- Don bütün çiçekleri öldürdü.
We had a heavy frost this morning.
- Bu sabah ağır bir don vardı.
Please freeze the fish and meat.
- Lütfen, balık ve eti dondurunuz.
Please freeze the fish and meat.
- Lütfen balığı ve eti dondurun.
The water pipes froze and then burst.
- Su boruları dondu ve sonra patladı.
Tom has never bought frozen apples.
- Tom asla dondurulmuş elma almadı.
Tom has never bought frozen apples.
- Tom asla dondurulmuş elma almadı.
We were nearly frozen to death.
- Neredeyse donarak ölüyorduk.
Tom was freezing to death.
- Tom donarak ölüyordu.
We came dangerously close to freezing to death.
- Neredeyse donarak ölecektik.
It should be freezed!
- Dondurulması gerekir.
Don't keep me on tenterhooks!
- Don't keep me in suspense!
Anne! Bunu giymek istemiyorum.
- Mom, I don't want to wear this.
Neden partide giymek için kendine güzel bir şey almaya gitmiyorsun?
- Why don't you go buy yourself something pretty to wear to the party?
Meteoroloji uzmanlarına güvenmiyor musunuz?
- Don't you trust the weathermen?
Neden Tom'un bu mesele ile ilgilenmesine izin vermiyoruz? Nede olsa, o uzman, değil mi?
- Why don't we let Tom handle this matter? After all, he's the expert, right?
Koltuğunu neden şu yaşlı beyefendiye vermiyorsun?
- Why don't you give your seat to that old gentleman?
Parkta beyzbol oynama.
- Don't play baseball in the park.
Koltuğunu neden şu yaşlı beyefendiye vermiyorsun?
- Why don't you give your seat to that old gentleman?
Niçin bir beyefendi gibi davranmaya çalışmıyorsun?
- Why don't you try to behave like a gentleman?
Öğretmenin ev ödevini zamanında yapmadığı için Tom'un özrünü kabul etmesi çok zayıf bir olasılıktır.
- It's very unlikely that the teacher will believe Tom's excuse for not having his homework done on time.
Öğretmenine soru sormaya çekinme.
- Don't hesitate to ask your teacher a question.