The hailstorm ruined crops.
- Dolu fırtınası ürünleri mahvetti.
The hail harmed the crops.
- Dolu ekinlere zarar verdi.
The street was crowded with cars.
- Cadde arabalarla doluydu.
The train was crowded with people.
- Tren insanlarla doluydu.
All the apartments are occupied.
- Tüm apartmanlar doludur.
The hailstorm ruined crops.
- Dolu fırtınası ürünleri mahvetti.
She is always very affectionate with her relatives.
- O her zaman akrabalarına karşı çok sevgi doludur.
He sent me an affectionate letter.
- Bana sevgi dolu bir mektup gönderdi.
Tom has fond memories of Mary.
- Tom'un Mary ile ilgili sevgi dolu anıları var.
Tom grew up in a loving home.
- Tom sevgi dolu bir evde büyüdü.
After his near-death experience, Tom was a much more loving and less judgemental person.
- Ölüme yakın deneyiminden sonra Tom daha sevgi dolu ve daha ön yargısız bir insan olmuştu.
The place was alive with creative young people.
- Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
Don't talk with your mouth full.
- Ağzın doluyken konuşma.
Do not talk with your mouth full.
- Ağzın doluyken konuşma.
The bus was filled to capacity.
- Otobüs tam kapasite doluydu.
The hall was filled to capacity.
- Salon tam kapasite doluydu.
The place was alive with creative young people.
- Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
The pond was alive with various tiny fishes.
- Gölet çeşitli küçük balıklarla doluydu.
The park is filled with children.
- Park çocuklarla doludur.
The balloon is filled with air.
- Balon havayla doluydu.
The annals of sports are replete with the names of great black athletes.
- Spor yıllıkları, büyük siyah sporcuların isimleriyle doludur.
Tom checked to see if his gun was loaded.
- Tom silahının dolu olup olmadığını anlamak için kontrol etti.
Tom was so loaded with work that he would forget to eat.
- Tom işle o kadar doluydu ki yemek yemeyi unutacaktı.
Tom is exuberant, isn't he?
- Tom hayat dolu, değil mi?
I was very exuberant.
- Ben çok hayat doluydum.
She is a lively girl.
- O hayat dolu bir kız.
He is a lively young man.
- O, hayat dolu bir genç adam.
He is a lively young man.
- O, hayat dolu bir genç adam.
She is a lively girl.
- O hayat dolu bir kız.
He is full of life even though he is very old.
- O, çok yaşlı olsa bile hayat dolu.
He was a strong boy, full of life, before he was stricken with the plague.
- O, vebaya kapılmadan önce güçlü bir çocuktu, hayat doluydu.
You're really hateful!
- Sen gerçekten nefret dolusun!
We should avoid writing sentences that are disrespectful, offensive or hateful.
- Saygısız, saldırgan ve nefret dolu cümleler yazmaktan kaçınmamız gerekir.