Dan lost his money to a swindler.
- Dan parasını bir dolandırıcıya kaybetti.
She must be a swindler.
- O bir dolandırıcı olmalı.
You had dealings with a crook.
- Bir dolandırıcı ile ilişkin vardı.
His father is an impostor.
- Onun babası bir dolandırıcı.
I feel like an impostor.
- Bir dolandırıcı gibi hissediyorum.
The banker went to jail for fraud.
- Banker dolandırıcılık suçundan hapse girdi.
Academic fraud is probably more common than most people think.
- Akademik dolandırıcılık, çoğu insanın düşündüğünden muhtemelen daha yaygındır.
He's a cheat and a liar.
- O bir dolandırıcı ve bir yalancı.
Honesty is a beggar on crutches; roguery is a princess with a crown.
- Dürüstlük koltuk değneği üzerinde bir dilenci; dolandırıcılık taçlı bir prensestir.
Elbonia is a rogue nation.
- Elbonia dolandırıcı bir millettir.