This magazine circulates widely.
- Bu dergi yaygın olarak dolaşır.
He circulated from table to table at the reception.
- Kabulde masadan masaya dolaştı.
Tom and Mary took a stroll together.
- Tom ve Mary birlikte çevreyi dolaştı.
I spent my time strolling about the streets.
- Zamanımı sokaklarda dolaşarak harcadım.
Tom cruised down Park Street in his new sports car.
- Tom yeni spor arabasıyla Park Caddesinde dolaştı.