China is rich in natural resources.
- Çin doğal kaynaklar bakımından zengindir.
We eat more processed food than natural food.
- Doğal gıdalardan çok işlenmiş gıdalar yiyoruz.
I like to be spontaneous.
- Doğal olmaktan hoşlanıyorum.
Tom likes to be spontaneous.
- Tom doğal olmaktan hoşlanıyor.
My friend speaks Dutch natively.
- Arkadaşım doğal olarak Hollandaca konuşur.
It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
- Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
People are inherently good.
- İnsanlar doğal olarak iyi.
Some words are inherently funny.
- Bazı sözler doğal olarak komiktir.
It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
- Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
It is not easy to speak naturally on the radio.
- Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil.
Japan is famous for its scenic beauty.
- Japonya doğal güzelliği ile ünlüdür.
Switzerland is famous for its scenic beauty.
- İsviçre doğal güzelliği ile ünlüdür.
It's natural to be nervous when the plane takes off.
- Uçak kalktığında gergin olmak doğal.