He has studied the cultures of Eastern Countries.
- Doğu ülkelerinin kültürlerinin öğrenimini yaptı.
The city lies east of London.
- Şehir Londra'nın doğusuna uzanmaktadır.
During the Great Eastern Japan Earthquake, the height of the tsunami waves reached up to 37.9 meters.
- Büyük Doğu Japon Depremi sırasında, tusunami dalgalarının yüksekliği 37.9 metreye ulaştı.
I hear some tribes in eastern Africa live on milk products.
- Doğu Afrika'da bazı kabilelerin süt ürünleri ile yaşadığını duydum.
I'm interested in oriental pottery.
- Ben doğu çömlekçiliği ile ilgileniyorum.
He was interested in the mysteries of the Orient.
- O, Doğunun gizemleri ile ilgileniyordu.
The article on Buddhism revived my interest in Oriental religions.
- Budizm makalesi, Doğu dinlerine olan ilgimi yeniden canlandırdı.
I'm interested in oriental pottery.
- Ben doğu çömlekçiliği ile ilgileniyorum.
President Barack Obama praised Poland as an example for aspiring democracies in the Middle East and elsewhere.
- Başkan Barack Obama Orta Doğuda ve başka yerde demokrasileri isteyenler için örnek olarak Polonya'yı övdü.
That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
- O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.
Khabarovsk is among the largest cities of the Russian Far East.
- Habarovsk, Rus Uzak Doğusu'nun en büyük şehirleri arasındadır.
Forks were used for many years in Europe and the Near East, but only for cooking.
- Çatallar yıllardır Avrupa'da ve Yakın Doğu'da kullanılıyordu, ama yalnızca yemek pişirmek için.