doğru doğru

listen to the pronunciation of doğru doğru
Турецкий язык - Английский Язык
hear! hear!
expression of agreement
hear, hear
doğru
accurate

Your analysis of the situation is accurate. - Sizin durum analiziniz doğrudur.

My watch is more accurate than yours. - Saatim sizinkinden daha doğru.

doğru
true

I'll be damned if it's true. - Eğer o doğruysa mahvoldum demektir.

His story may not be true. - Hikâyesi doğru olmayabilir.

doğru dürüst
properly

Don't play dumb. Answer my question properly! - Aptal numarası yapma. Soruma doğru dürüst cevap ver.

Are you brushing your teeth properly? - Dişini doğru dürüst fırçalıyor musun?

içe doğru
inward
doğru
straight

Give it to me straight. - Onu doğruca bana ver.

Show us the straight path. - Bize doğru yolu göster.

doğru
right

I think the actions he took were right. - Onun yaptıklarının doğru olduğunu düşünüyorum.

It is right that you should write it. - Onu yazman gerektiği doğrudur.

doğru doğru dosdoğru .... The exact truth
(of the matter) is that
doğru
through

The submarine had to break through a thin sheet of ice to surface. - Denizaltı yüzeye doğru ince bir buz tabakasını yarıp geçmek zorunda kaldı.

Through trial and error, he found the right answer by chance. - Deneme yanılma yoluyla doğru cevabı buldu.

-e doğru
toward
e doğru
towards
geriye doğru
backwards

Why is it easier to park the car backwards than forwards? - Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?

Tom bends over backwards to please Mary. - Tom Mary'yi memnun etmek için geriye doğru eğilir.

doğru
authentic
doğru
for

If my parents punished me for something I didn't do, I would tell them the truth and try to convince them of my innocence. - Eğer yapmadığım bir şey için ailem beni cezalandırdıysa , onlara doğruları söylerdim ve benim masumiyetle ilgili onları ikna etmeye çalışırdım.

The ship made for the shore. - Gemi kıyıya doğru gitti.

doğru
(Hukuk) fair

As soon as the three doctors had left the room, the Fairy went to Pinocchio's bed and, touching him on the forehead, noticed that he was burning with fever. - Üç doktor odadan çıkar çıkmaz Peri, Pinokyo'nun yatağına doğru gitti ve alnına dokununca onun ateşler içinde yandığını gördü.

Tom is telling the truth, I'm fairly certain. - Tom doğruyu söylüyor, ben oldukça eminim.

doğru
fair enough
askerlik yapmayı doğru bulmayan kimse
conscientious objector
doğru
due

Due to Tom's behavior, the court is convinced that Mary's account is accurate. - Tom'un davranışı nedeniyle mahkeme Mary'nin hesabının doğru olduğuna inanıyor.

doğru varsaymak
postulate
doğru yol
the right way

Is this the right way to go to the railway station? - Tren istasyonuna gitmek için doğru yol bu mu?

Is this the right way to the museum? - Bu, müzeye giden doğru yol mu?

geriye doğru
backward

The dog walked backward. - Köpek geriye doğru yürüdü.

Tom is walking backwards. - Tom geriye doğru yürüyor.

-e doğru yönelmek
(Dilbilim) head towards
doğru dürüst
decent
doğru dürüst
straight
doğru dürüst
aright
doğru dürüst
real
doğru dürüst
decently
doğru dürüst
duly
doğru düzgün
straight
doğru ve dürüst
fair and square
doğrudoğru
(Dilbilim) correct
eve doğru
homeward-bound
geriye doğru sürmek
back up
gerçek doğru
(Bilgisayar) real line
ileri doğru
forward
ileriye doğru
forwardly
ileriye doğru
frontward
ileriye doğru
on
ileriye doğru eğilmek
(Dilbilim) lean forward
ileriye doğru hareket
course
ileriye doğru sürmek
propel
kesik çizgili doğru
dotted line
tepeden köke doğru kurumak
die back
geriye doğru sürmek
back
doğru
faithful
başını öne doğru eğmek
lower one's head
başını öne doğru eğmek
bow one's head
başını öne doğru eğmek
bend one's head
bir yere doğru bakan (ev, oda vb.)
minister to a place (house, room, etc.)
doğru
above board
doğru bir biçimde
properly
doğru cevap
right answer
doğru cevap
correct answer
doğru söz
correct words
yukarı doğru hareket ettirmek
move up
doğru doğru
Избранное