She is on a diet for fear that she will put on weight.
- Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.
Please read it aloud so that everyone can hear.
- Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
I'll leave my number in case you want to call me.
- Beni aramak istersin diye telefonumu bırakacağım.
Always keep a bucket of water handy, in case of fire.
- Yangın olursa diye el altında her zaman bir kova su bulundur.
This is what I was looking for! he exclaimed.
- Benim aradığım budur! diye haykırdı.
She is on a diet for fear that she will put on weight.
- Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.
Tom called Mary a liar.
- Tom Mary'ye yalancı diye bağırdı.
Tom called Mary a coward.
- Tom Mary'ye korkak diye bağırdı.
I once knew somebody named Tom, but that was a long time ago.
- Bir zamanlar Tom diye birini tanırdım; ama bu çok uzun zaman önceydi.
We met a man named Tom.
- Tom diye biriyle karşılaştık.
Please give me your picture lest I forget how you look.
- Nasıl göründüğünü unutmayayım diye lütfen bana bir fotoğrafını ver.
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
I heard a voice saying Help me!. I laughed.
- Yardım edin! diyen bir ses duydum. Güldüm.
My mother woke me up saying It's a quarter past seven.
- Annem saat 07:15 diyerek beni uyandırdı.
Why sentences? …you may ask. Well, because sentences are more interesting.
- Neden cümleler? ... diye sorabilirsiniz. Güzel, çünkü cümleler daha ilgi çekicidir.
She left me simply because I had a small income.
- Beni sadece az kazanıyorum diye terk etti.
Güzelim diye mağrur olma, tez savar vakti şebab.(Güzellik gelip geçicidir.).
He cut him short by saying no.
- Hayır diyerek onu kısa kesti.
This new product has been checked twice this week in order to avoid any problem during the installation.
- Yeni ürün, kurulum sırasında herhangi bir sorun çıkmasın diye bu hafta iki kez kontrol edildi.
I spoke loudly so that everyone could hear me.
- Herkes beni duyabilsin diye yüksek sesle konuştum.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Mother closed her purse with a snap.
- Annem çantasını çat diye kapattı.