In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
She makes sure that her family eats a balanced diet.
- Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.
I locked the door, in case someone tried to get in.
- Birisi içeri girmeye çalışır diye kapıyı kilitledim.
Tom brought his knife just in case he needed it.
- Tom ihtiyacı olur diye bıçağını getirdi.
This is what I was looking for! he exclaimed.
- Benim aradığım budur! diye haykırdı.
She is on a diet for fear that she will put on weight.
- Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.
A Mr. Ono called to see you.
- Bay Ono diye birisi sizinle görüşmek için aradı.
A Mr. West called while you were out.
- Siz dışarıdayken Bay West diye biri aradı.
I once knew somebody named Tom, but that was a long time ago.
- Bir zamanlar Tom diye birini tanırdım; ama bu çok uzun zaman önceydi.
We met a man named Tom.
- Tom diye biriyle karşılaştık.
Speak quietly lest she should hear us.
- O bizi duymasın diye sessizce konuşun.
She was anxious lest she might miss the train.
- O, tren kaçırabilir diye endişeliydi.
There was a sign saying, Keep off the grass.
- Çimlere basmayın diyen bir tabela vardı.
Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.
- Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı.
Did you learn Finnish just because you loved her?
- Finceyi sadece o kızı sevdin diye mi öğrendin?
Just because you can't see ghosts, it doesn't mean that they don't exist.
- Sırf hayaletleri göremiyorsun diye, bu onların var olmadığı anlamına gelmez.
Güzelim diye mağrur olma, tez savar vakti şebab.(Güzellik gelip geçicidir.).
He cut him short by saying no.
- Hayır diyerek onu kısa kesti.
This new product has been checked twice this week in order to avoid any problem during the installation.
- Yeni ürün, kurulum sırasında herhangi bir sorun çıkmasın diye bu hafta iki kez kontrol edildi.
I am training hard so that I may win the race.
- Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.
I spoke loudly so that everyone could hear me.
- Herkes beni duyabilsin diye yüksek sesle konuştum.
Mother closed her purse with a snap.
- Annem çantasını çat diye kapattı.