Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

disclosing information or giving evidence about another

listen to the pronunciation of disclosing information or giving evidence about another
Английский Язык - Турецкий язык

Определение disclosing information or giving evidence about another в Английский Язык Турецкий язык словарь

singing
{i} şan

Şan dersleri almalısın. - You should take singing lessons.

Tom bir şan öğretmeni. - Tom is a singing teacher.

singing
{i} şarkıcılık
singing
{i} şarkı söyleme

Şarkı söylemek dürüst ve zevk veren bir eğlence, ama insan müstehcen şarkılar söylememeye veya dinlememeye dikkat etmeli. - Singing is an honest and pleasurable entertainment, but one must be careful to avoid singing or taking pleasure in listening to lewd songs.

Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık. - We enjoyed singing songs together.

singing
{i} şakıma
singing
{i} çınlama
singing
söyleyerek

Rika, partide şarkı söyleyerek iyi bir zaman geçirdi. - Rika had a good time singing at the party.

O, şarkı söyleyerek geçimini sağlıyor. - He makes his living by singing.

singing
{i} ötüş

Kapa çeneni. Ben tatildeyim. Tüm duymak istediğim kuş ötüşüdür. - Shut up. I'm on my holiday. All I want to hear is the bird's singing.

Kuşlar ağaçların arasında ötüşüyorlardı. - Birds were singing among the trees.

singing
söyleme

Ben şarkı söylemeyi sürdürdüm. - I carried on singing.

Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık. - We enjoyed singing songs together.

singing
{f} şarkı söyle

Aniden, annem şarkı söylemeye başladı. - Suddenly, my mother started singing.

Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık. - We enjoyed singing songs together.

tattle
gevezelik
tattle
gammazlamak
singing
{i} uğultu
singing
sing çınla/öt/söyle
singing
{i} ötme

Çok fazla fasulye yedim ve şimdi popom ötmeyi durduramıyor. - I ate too many beans and now my backside cannot stop singing.

singing
şarkıcılık/şarkı
tattle
yerip çekiştirmek
tattle
(isim) dedikodu, gevezelik, boşboğazlık
tattle
bebeğin gevelediği sözler
Английский Язык - Английский Язык
telling
tattle
singing
disclosing information or giving evidence about another

    Расстановка переносов

    dis·clos·ing in·for·ma·tion or gi·ving e·vi·dence a·bout an·oth·er

    Турецкое произношение

    dîsklōzîng înfôrmeyşın ır gîvîng evıdıns ıbaut ınʌdhır

    Произношение

    /dəsˈklōzəɴɢ ənˈfôrˈmāsʜən ər ˈgəvəɴɢ ˈevədəns əˈbout əˈnəᴛʜər/ /dɪsˈkloʊzɪŋ ɪnˈfɔːrˈmeɪʃən ɜr ˈɡɪvɪŋ ˈɛvədəns əˈbaʊt əˈnʌðɜr/
Избранное