Aslında domuzlar çalışmadı fakat diğerlerini yönetti ve denetledi.
- The pigs did not actually work, but directed and supervised the others.
Kadın polis trafiği yönetti.
- The policewoman directed traffic.
O bir direkt uçuş mu?
- Is it a direct flight?
Kelimesi kelimesine direkt çeviriler değil, doğal görünen çeviriler istiyoruz.
- We want natural-sounding translations, not word-for-word direct translations.
Trafik ışıkları trafiği yönlendirmek için kullanılır.
- Traffic lights are used to direct traffic.
Sami bir film yönetmek istiyordu.
- Sami wanted to direct a film.
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
O sizinle doğrudan temas kuracak.
- He will be contacting you directly.
Tom'un kötü bir yön kestirme yeteneği var.
- Tom has a poor sense of direction.
Çıplak gözle güneşe doğrudan doğruya bakmamalısın.
- You should never look directly at the Sun with the naked eye.
Doğrudan doğruya Tom'la konuşabilir miyiz?
- Can we talk to Tom directly?
Tom eve varır varmaz doğruca odasına gitti.
- Tom went directly to his room as soon as he got home.
Tom doğruca musluktan içiyor.
- Tom is drinking directly from the faucet.
Bay Yoshida hemen gelmemi emretti.
- Mr Yoshida directed me to come at once.
Ben tam olarak Kyoko'nun nerede yaşadığını bilmiyorum, ama Sannomiya yönünde.
- I don't know exactly where Kyoko lives, but it's in the direction of Sannomiya.
Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
- Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
Biz yöneticinin kibrini pohpohladık.
- We've flattered the director's vanity.
Yönetim kurulu üyeleri çok riskli bir girişimi üstlenmeye isteksiz.
- The directors were reluctant to undertake so risky a venture.
The chimpanzees responded to the mirror with other-directed actions.
Anlamıyorum; daha açık olmak zorundasın.
- I don't understand; you have to be more direct.
Umarım yol tariflerim açıktı.
- I hope my directions were clear.
New York ve Tokyo arasında doğrudan uçuşlar son zamanlarda başlamıştır.
- Direct flights between New York and Tokyo commenced recently.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Ben senin dürüstlüğünü takdir ediyorum.
- I appreciate your directness.
Rüzgâr ölçer rüzgarın yön ve gücünü göstermek için kullanılır.
- Windsocks are used to indicate the direction and strength of the wind.
Dün kuruldan yeni bir direktif aldık. Onlar en göze çarpan projelere odaklanmamızı istiyor.
- We received a new directive from the board yesterday. They want us to focus on our most visible projects.
A directed graph (A,R) is a set of vertices A together with an incidence relation R: if aRb then there is an edge going from A to B.
A path x→y→z is a directed path.
Presumably Mary is to carry messages that she, Anne, is too delicate to convey direct.
... and coastal cities dealing with floods that's why I directed my administration ...