Tom ebeveynleriyle birlikte yemek yedi.
- Tom dined with his parents.
Tanaka ailesi onlarla yemek yemem için beni davet etti.
- The Tanakas invited me to dine with them.
İyi bir şarap menüleri olsa bile, burada akşam yemeği yemek istemeyeceğim.
- Even if they have a good wine menu, I will not want to dine here.
Rezervasyon olmadan bu restoranda yemek yemek imkansız.
- It's impossible to dine at this restaurant without reservations.
Tom, Mary'nin Chuck's Diner'da yemek yemek istediğini söylüyor.
- Tom says Mary wants to eat at Chuck's Diner.
Yemek yerken işten bahsetme.
- Don't talk about business while we're dining.
Bu gece dışarıda yemek yemeye ne dersin?
- What do you say to dining out tonight?
Birlikte dışarıda akşam yemeği yemeye ne diyorsun?
- What do you say to dining out together?
Tom yemek odası lambasını açtı.
- Tom flipped on the dining room light.
Yemek arabası nerede?
- Where's the dining car?
Blasphemy is a victimless crime.
- Dine küfretmek kurbansız bir suçtur.