Dancing is a perpendicular expression of a horizontal desire.
- Dans, yatay arzunun dikey bir ifadesidir.
An empty bag can't stand upright.
- Boş torba dik duramaz.
She stood bolt upright.
- O civatayı dik durdurdu.
Watch your step. The stairs are steep.
- Adımına dikkat et, merdivenler diktir.
The climb will be steep and difficult.
- Tırmanış dik ve zor olacak.
He drew some vertical lines on the paper.
- Kağıt üzerinde bazı dikey çizgiler çizdi.
The cliff is almost vertical.
- Uçurum neredeyse diktir.
They erected a statue in memory of Gandhi.
- Onlar Gandhi'nin anısına bir heykel diktiler.
This monument was erected in February, 1985.
- Bu anıt, Şubat 1985'te dikildi.
Everyone's eyes were fixed upon her.
- Herkesin gözleri ona dikildi.
He fixed his eyes on me.
- Gözlerini bana dikti.
Mother transplanted the flowers to the garden.
- Annem çiçekleri bahçeye dikti.
Tom carefully transplanted the tiny tomato seedlings into his vegetable patch.
- Tom sebze bahçesine minik domates fidelerini dikkatlice dikti.
Tom gave Mary a potted plant.
- Tom Mary'ye saksıya dikilmiş bir bitki verdi.
While driving, mind the potholes.
- Araba sürerken, çukurlara dikkat et.
Mom was busy with her sewing.
- Annem dikiş işleriyle meşguldü.
I'm learning to sew so that I can make myself a dress.
- Kendime bir elbise yapabileyim diye dikiş dikmeyi öğreniyorum.
She is sewing a dress.
- O bir elbise dikiyor.
There is a sewing machine and an ironing board in the room where Tom used to sleep.
- Tom'un eskiden uyuduğu odada bir dikiş makinesi ve bir ütü masası var.
How beautiful my sewn drapes are.
- Dikili perdelerim ne kadar güzel.
She sewed a button on her coat.
- O, ceketine bir düğme dikti.
Her mother sewed a skirt for her.
- Annesi ona bir etek dikti.
Tom carefully transplanted the tiny tomato seedlings into his vegetable patch.
- Tom sebze bahçesine minik domates fidelerini dikkatlice dikti.
Mother transplanted the flowers to the garden.
- Annem çiçekleri bahçeye dikti.
Can you sew on these buttons for me?
- Sen bu düğmeleri benim için dikebilir misin?
Do you have a needle to sew on these buttons?
- Bu düğmeleri dikmek için bir iğnen var mı?
I think Tom needs stitches.
- Sanırım Tom'un dikişlere ihtiyacı var.
The doctor gave him four stitches.
- Doktor ona dört dikiş attı.
She watched the birds intently and joyfully.
- Kuşları dikkatle ve sevinçle izledi.
Tom is listening intently.
- Tom dikkatle dinliyor.
The higher we climbed, the steeper became the mountain.
- Ne kadar yükseğe tırmanırsak dağlar o kadar dik olur.
Planting forests is good for the environment.
- Ormanların dikimi çevre için iyidir.
Tom planted three apple trees in his yard.
- Tom bahçesine üç elma ağacı dikti.
Tom's a stiff-necked old man.
- Tom dik kafalı yaşlı bir adam.
I've heard that sitting up straight is bad for your back.
- Dik oturmanın sırtın için zararlı olduğunu duydum.
Sami looked Layla straight in the eye.
- Sami, Leyla'ya dik dik baktı.
This morning at the station, her attention was caught by a poster with bold letters.
- Bu sabah istasyonda, kalın harfli bir afiş onun dikkatini çekti.
If a triangle has two right angles, it's a square missing one side.
- Bir üçgenin iki dik açısı varsa, o bir kenarı eksik bir karedir.
Some important geometric shapes are the triangle, the square, the rectangle, the circle, the parallelogram and the trapezium.
- Bazı önemli geometrik şekiller üçgen, kare, dikdörtgen, daire, paralelkenar ve ikizkenar yamuktur.