Bir kadınla tartışmak suyu boğmaya çalışmak, ateşi yakmak, toprağı kazmak ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir.
- Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air.
Bir aydır bir damla yağmur düşmedi. Bu yüzden bir kuyu kazmak zorunda kaldılar.
- Not a drop of rain fell for a month, so they had to dig a well.
Ben bir çukur kazmanı istiyorum.
- I want you to dig a hole.
Bir aydır bir damla yağmur düşmedi. Bu yüzden bir kuyu kazmak zorunda kaldılar.
- Not a drop of rain fell for a month, so they had to dig a well.
Bir metre çapında ve iki metre derinliğinde bir çukur kazmak yaklaşık 2.5 saatimi aldı.
- It took me about two and a half hours to dig a hole one meter in diameter and two meters in depth.
Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.
- The prisoner of war bore himself with great dignity.
Köpek bir çukur kazıyordu.
- The dog was digging a hole.
O, kendi mezarını kazıyor.
- He is digging his own grave.
Onlar çukur kazıyorlar.
- They're digging a hole.
Bu makine muazzam çukurlar kazabilir.
- This machine can dig giant holes.
Kazı yapmak zor iştir.
- Digging is hard work.
Kazı yapmak zor iştir.
- Digging is hard work.
Corley at the first go-off was inclined to suspect it was something to do with Stephen being fired out of his digs for bringing in a bloody tart off the street.
She is going to dig into Egyptian basket-weaving this semester.