Bana böyle hoş bir hediye gönderdiğin için çok teşekkür ederim.
- Thank you very much for sending me such a nice present.
Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
Bu gibi olaylar oldukça yaygındır.
- Such incidents are quite common.
Ben lise mezunuyum yani ben lise problemlerini ve bu gibi şeyleri cevaplayabilirim.
- I'm a high school graduate so I am that much able to answer high school problems and such.
Tom böylesine çekingen bir adam. O oldukça kendine güvensiz gibi görünüyor.
- Tom is such a diffident man. He seems to have quite low self-esteem.
Böyle bir olay burada oldukça yaygındır.
- Such an event is quite common here.
Asla böylesine güzel bir gün batımı görmedim.
- Never have I seen such a beautiful sunset.
Aklında ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, böylesine olumlu teklifi reddetti.
- I have no idea what he has in mind, rejecting such a favorable proposal.
Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon.
- They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.
Ne kadar da güzel kirpiklerin var.
- You have such beautiful lashes.
Ne kadar da güzel bir adın var.
- You have such a beautiful name.
Tom ve Mary mükemmel bir çiftti. Ne kadar utanç verici.
- Tom and Mary were a perfect couple. It's such a shame.
Böyle önemli bir şeyi unutacak kadar ne kadar ihmalkarsın!
- How careless you are to forget such an important thing!
Hikayeye inanacak kadar öylesine aptal değildir.
- He is not such a fool as to believe that story.
Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik.
- It was such a hot day that we went swimming.
Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü.
- The frost was such that the birds fell on the fly.
Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı.
- The noisy of heavy traffic was such that the policeman could not make himself heard.
This day was just a waste of time and money.
- Dieser Tag war nur Zeit- und Geldverschwendung.
There are things in this world which simply cannot be expressed in the form of words.
- Es gibt Dinge in dieser Welt, die man einfach nicht mit Worten ausdrücken kann.
What is the meaning of this sentence?
- Was bedeutet dieser Satz?
What is the advantage of this technology?
- Was ist der Vorteil dieser Technologie?
This lake is deepest at this point.
- Der See ist an dieser Stelle am tiefsten.
The river suddenly narrows at this point.
- Der Fluss wird an dieser Stelle plötzlich enger.