Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.
- Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.
Bu gibi olaylar oldukça yaygındır.
- Such incidents are quite common.
Bu gibi durumlarda ne yapacağımı bilmiyorum.
- I do not know what to do in such cases.
O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.
- It's not such a big problem. You're worrying way too much.
Böyle bir olay burada oldukça yaygındır.
- Such an event is quite common here.
Böylesine kitapları okumanın faydası nedir.
- What is the good of reading such books?
Böylesine büyük bir köpeği asla görmedim.
- I've never seen such a big dog.
Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon.
- They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.
Ne kadar da güzel bir adın var.
- You have such a beautiful name.
Ne kadar da aptalsın!
- You're such an idiot!
Böylesine bir mükemmelliğe ulaşmak için ne kadar süre eğitim gördün?
- How long did you train in order to achieve such perfection?
Ne kadar da aptalsın!
- You're such an idiot!
Linda'nın hayal kırıklığı öylesine fazlaydı ki gözyaşlarına boğuldu.
- Such was Linda's disappointment that she burst into tears.
Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik.
- It was such a hot day that we went swimming.
Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü.
- The frost was such that the birds fell on the fly.
Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı.
- The noisy of heavy traffic was such that the policeman could not make himself heard.
This journalist, whose article you were so interested in, is my neighbor.
- Dieser Journalist, dessen Artikel dich so interessiert hat, ist mein Nachbar.
What is the advantage of this technology?
- Was ist der Vorteil dieser Technologie?
Some parts of this city are very ugly.
- Manche Teile dieser Stadt sind wirklich sehr hässlich.
What is the meaning of this phrase?
- Was bedeutet dieser Satz?
The river suddenly narrows at this point.
- Der Fluss wird an dieser Stelle plötzlich enger.
To the best of my knowledge, the lake is the deepest at this point.
- Meines Wissens ist der See an dieser Stelle am tiefsten.