Bugün hava harika fakat bu günlerde hep yağmur yağdı.
- The weather today is great, but lately it's been raining all the time.
Evren yıldızlarla doluysa, neden onların hepsinden gelen ışık tüm gökyüzünü sürekli parlatmıyor?
- If the universe is full of stars, why doesn't the light from all of them add up to make the whole sky bright all the time?
Tom başından beri sürpriz parti hakkında biliyordu.
- Tom knew about the surprise party all along.
Başından beri onun yalan söylediğini biliyordum.
- I knew all along that he was telling a lie.
The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
- The New York Times reviews her gallery all the time.
Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is honest all the time.
O her zaman sendin, değil mi?
- It was you all along, wasn't it?
Ta başından beri bu Tom'un planı değil miydi?
- Was this Tom's plan all along?
Sanırım Tom ta başından bunu bekliyordu.
- I think Tom expected this all along.
Bütün duvar boyunca karalamalar vardı.
- There were scribbles all along the wall.
Bütün demiryolu boyunca kasabalar türedi.
- Towns sprang up all along the railroad.
Sami baştan beri katildi.
- Sami was the killer all along.
En başından beri planın buydu, değil mi?
- That was your plan all along, wasn't it?
Sana bunu en başından beri söylüyorum.
- I've been telling you that all along.